30 Kasım 2010 Salı

Ahmet Altan - Yanlış duruş

KUM SAATİ 27.11.2010



Necip Fazıl, bir davasında savcıya kızınca, “çok savcı gördüm ama hukuk uyduran savcıya ilk defa rastlıyorum” demişti.



“Hukuk uydurmak” Türkiye’de bir yönetim biçimi.

Özellikle de ordu çok seviyor “hukuk uydurmayı” ve elindeki silaha güvenerek uydurdukça uyduruyor.

Askerî Yüksek İdare Mahkemesi diye bir kuruluş uyduruyor mesela.

Dünyada eşi benzeri yok, yeryüzünün hiçbir ciddi hukuk sisteminin içinde “Askerî Danıştay” diye bir kavram bulunmuyor.

Sivil otoritenin kararlarını geçersiz kılabilmek için askerlerin uydurduğu bir “hukuk” bu.

Bizim ordu, sivil otoriteyi “işlevsiz” kılabileceğine, tek gücün kendisi olduğuna inanmış bir kuruluş.

Yıllarca da öyle olmuş.

Ama koşullar değişti.

Darbe davasında sanık olan generaller var, ordu darbe sanığı generalleri terfi ettirmek istiyor, onların bir darbe davasından yargılanmaları hiç rahatsız etmiyor orduyu, tam aksine o generallere kahraman muamelesi yapmayı tercih ediyor.

Yanlış bir şeyi savunuyor.

Hükümet bu yanlışlığa karşı çıkıyor ve durduruyor.

Ordu, hükümetin kararlılığını ve haklılığını önemsemiyor.

Generalleri koruyabilmek için Askerî Yüksek İdare Mahkemesi’ni devreye sokuyor.

Böylece tartışma gündemi darbe sanığı generallerken, Askerî Mahkeme de tartışma gündemine girmiş oluyor.

Generallerle birlikte şimdi bu mahkemelerin hukuksuzluğunu ve anlamsızlığını da tartışıyoruz.

Ordu, sadece darbeci generallerini değil, bu “uydurma hukukun” sonucunda ortaya çıkan askerî yargıyı da yakında kaybedecek.

Kaybettikleri onunla da kalmayacak.

Çünkü bu sefer o mahkemeyi korumaya çalışıyor ve generallerin terfisi için o mahkeme üzerinden ısrarını sürdürüyor.

Bu kez, bizim Genelkurmay’ın dünyanın hiçbir demokrat ülkesinde bulunmayan, Savunma Bakanlığı’ndan bağımsız konumu geliyor gündeme.

Mehmet Baransu’nun “kulis” haberine göre, şimdi hükümet Pentagon modeli bir yapılanma için teknik hazırlıklara başlıyor.

Teknik bir ekip dünyadaki genelkurmaylarla savunma bakanlıklarının ilişkilerini ve “yerleşme” biçimlerini araştırıyor.

Habere göre, Genelkurmay Başkanlığı diye ayrı bir bina olmayacak, Milli Savunma Bakanlığı’nın içinde bir birim olacak Genelkurmay.

Genelkurmay’ın, darbe sanığı generalleri savunmak için harekete geçip “yanlış bir noktada” mevzilenmesi, teker teker bütün yanlışlıkları gündeme getiriyor.

Çarpık sistem baştan aşağı sorgulanmaya başlıyor.

İyi de oluyor.

Genelkurmay bu kavgada haksız.

Bu haksızlığı savunacak eski gücü ve arkasında halkı etkileyecek bir medyası da yok.

Genelkurmay’ın medyası halkı etkileyemiyor ve varlığını sürdürebilmek için yavaş yavaş pozisyon değiştiriyor.

Ordunun en kuvvetli destekçisi olan CHP bile, önce darbeci generallere sahip çıkarken 24 saat içinde hata yaptığını fark edip “yok canım, aslında öyle de dememiştik” diye kendine yeni bir siyasi rota çiziyor.

Bizim yazı işlerindeki çocukların deyimiyle “hızlı değişimin öncüsü” oluyor.

Kimsenin erişemeyeceği bir süratle değişip duruyor.

Genelkurmay’ı, orducu medyası, darbeci hayranı CHP’si hep birlikte savrulup duruyorlar.

Sürekli güç kaybediyorlar.

Çünkü halkı korkutamıyorlar artık.

Halkı korkutamadığınız zaman, darbeci generali terfi ettirmek, uydurma hukuki yapılar kurmak, bu tavrı gazetelerde savunmak, siyaseten buna destek olmak imkânsızlaşıyor.

Halk kendi gücünü fark etti.

Korkmayan ve gücünü fark eden bir halk, kendi iradesine karşı çıkan hiç kimseyi affetmez ve onları mutlaka cezalandırır.

Darbeci generalleri terfi ettirme kavgası bütün sistemi sarsan bir fırtınaya dönüşüyor.

Öyle görünüyor ki Genelkurmay bu hatasının karşılığında sadece medyasını, partisini değil tabelasını da kaybedecek.

Yanlış mevzide durursan savaşı kazanma ihtimalin yoktur çünkü.



ahmetaltan111@gmail.com

Hiç yorum yok: