30 Kasım 2010 Salı

Murat Belge - Nihat Sargın’ın düşündürdükleri

TÜRKİYE'NİN HALLERİ 19.11.2010




Nihat Sargın önem verdiğim bir insandı. Sosyalizme “teorik” bir katkıda bulunduğu için değil, çünkü yoktu öyle bir katkısı. Bir teori adamı değildi, ayakları hep “pratik”teydi. Ama bu, “teoriye aklı ermezdi” gibi yargının kibarca söylenmesi değil. Tanıdığım Nihat Sargın’ın aklı her şeye ererdi. “Pratik”te durmayı o kendisi seçmişti, kendine bunu uygun görmüştü. Burada yararlı olacağını aklı kesmişti.

“Yararlı olmak.” Sanırım Nihat Sargın’ın hayatında bu kavramın çok önemli bir yeri oldu –belirleyici bir yeri. Onu çok önemli bulmam da bununla ilgili bir şey. Komünizm tarihinin belirli bir insan tipinin benim tanıdığım en olumlu temsilcisiydi. Aslında bu “insan tipi” günümüzde hayırla anılan bir tip değildir. “Aparatçik” sözü, böyle insanları aşağılamak için uydurulmuştur. Bu da komünizmin dikkat edersek çok sık rastladığımız paradokslarından biridir: örgütün önemini, değerini, olmazsa olmazlığını sonuna kadar yüceltmek... Ama “örgüt adamı” nı da bu “aparatçik” kelimesine yüklenen çağrışımlarla küçümsemek. Aslında bu iki iş, çok zaman, aynı öznenin yaptığı iki iş değil. Birini bir tip (örgütü mutlaklaştıran), öbürünü öbür tip (teoriyi yücelten) yapıyor. Çünkü çok zaman birinci tip “parti disiplini”, “örgütsel birlik” falan gibi birtakım kurallar adına ikinciyi rahatsız ediyor. Tabii “rahatsız etme”nin somut anlamı, hangi tarihte hangi partide olduğuna göre değişebiliyor. Gulaglara da gider, idama da, sadece partiden atılmakla da kalabilir.

Ben bu “aparatçik” kavramının da basit, tek-tip bir şey olduğu kanısında değilim. Komünist Parti’ye gerek yok, dünyanın her yerinde gönüllü emir kulları bulursunuz; bunlar o anda geçerli olan normlara göre kendilerinden talep edilen her türlü kirli işi gözlerini kırpmadan yerine getirirler. Nihat Sargın kesinlikle böyle bir kişi değildi. Yani, birincisi, “kendine sağlayacağı çıkar” diye bir şey yoktu hayatında; ikincisi, sevmediği bir şey yapmak zorunda kalsa bunu ucuz mazeretlerle vicdanına yutturacak bir adam da değildi. Bu işin kademeleri vardır: 1) İnsanlığı komünizmin kurtuluşa kavuşturacağına ikna olursun; 2) Komünizmin ancak sıkı örgütlü mücadeleyle başarıya ulaşacağını görürsün; 3) Böylece örgütün düzgün çalışmasına kendini adarsın. Şematize ederek anlatıyorum tabii, ama kabaca böyle bir süreçtir bu.

“Yararlı olmak”tan sonra bir de “adamak” fiilini kullandım; yakın kavramlar ve ikisi de Nihat Sargın için geçerli. Hayatının total bir adanma hayatı olduğunu düşünüyorum.

Sovyetler’in Çekoslovakya işgalinden sonra Mehmet Ali Aybar açmış ağzını, gözünü yummuştu, “Sovyet sosyalizmi”ne karşı. Partinin başka ileri gelenleri de başlangıçta buna ayak uydurmuştu, ama pek öyle içtenlikle, inanarak değil. Çünkü onlar Sovyetler Birliği’ne bir başka biçimde bağlıydılar. Öte yandan, Türkiye gibi bir toplumda, böyle bir işgali savunmanın, hatta sessiz kalmanın parti için ne demek olduğunu anlamayacak insanlar değildiler elbette.

Benim çok kuvvetli tahminim o ki, onların bu sessiz tereddüdünü sesli bir parti-içi muhalefete dönüştüren Nihat Sargın oldu. Böylece girilen yeni evrede işgal karşısında ayrılan kanatlar bir daha biraraya gelemedi, TİP bölündü ve hareket bitti.

Nihat’ı bunlara sebep olan kişi olarak görüyorsam, ondan hiç de iyi bir dille söz etmemem gerekir. Ben hiçbir zaman o kalıplar içinde komünist olmadım.

Ama burada bir eylemi onaylamak veya onaylamamaktan değil, bir insanın bağıtlanmasını, kişiliğini, iç tutarlılığını konuşuyoruz. Bunlar sözkonusu olduğunda benim Nihat Sargın’a söyleyeceğim fazla bir şey yok.

“Aparatçik” dedim, ama, hangi “aparat”ın “çik”i? Nihat Sargın’ın içinde “gözlerini dünyaya ikinci kere açtığı” aparat, TKP’ydi. TİP’in Genel Sekreterliği’ni yaparken de bunun pek fazla farklılaştığını sanmıyorum.

Sonuç olarak, hem bir komünist tipin, hem de Türkiye’nin bir “Sosyalistler Kuşağı”nın, yanılmıyorsam son örneklerinden ve temsilcilerinden biriydi Nihat Sargın. Başta “önem verirdim” dedim. Sonda ekleyeyim: değer de verirdim.

Bu konuyu kolay kapatamayacağız gibi bir his var içimde.

Hiç yorum yok: