30 Kasım 2010 Salı

Mehmet ALTAN - Obama üzerinden dünyayı izlemek...

 mehmetaltan@stargazete.com


Tam da arife öncesine denk geldi.

Üzerinde fazla duramadık.

ABD Başkanı Barack Obama’nın Japonya’da noktaladığı en uzun yurtdışı gezisinden söz ediyorum.

Hatırlayacağınız gibi... Obama, 10 günlük Asya gezisi kapsamında, Japonya’dan önce Hindistan ve Endonezya’yı ziyaret etti, Güney Kore’deki G-20 zirvesine katıldı.

Biz sadece kendimizle ilgili ve içe kapanık bir ülke olduğumuz için dışarıya pek bakmıyoruz...

Obama’nın söyledikleri bu açıdan çok öğretici... Örneğin, Obama, uzun ziyaretinin ilk durağı olan Hindistan’da, ülkesinin gelecekte Hindistan’la kuracağı ilişkinin, 21. yüzyılı tanımlayacak ortaklıklardan biri olacağını söyledi. Ayrıca, Hindistan’ın sadece “yeni ortaya çıkan bir güç” olmadığını, bir “dünya gücü” olduğunu vurguladı. Amerikan Başkanı, dünyanın nüfus bakımından en büyük Müslüman ülkesi olan Endonezya’nın ise demokrasi, ekonomik büyüme ve diğer dinlere karşı hoşgörüyü sağlayarak yurttaşlarının yaşam standartlarını yüksekte tutabildiğini ifade etti.

Barack Obama’ya göre Endonezya örneği, demokrasinin ekonomik kalkınmayı yavaşlatıcı etki yaptığını savunanları haksız çıkarıyor.

ABD Başkanı Obama, Cakarta’daki konuşmasında, Amerika’nın İslamiyet ile savaşta olmadığının da altını çizmişti...

***

Biz bugünkü dünyayı sanki ABD yokmuş gibi algılamak istiyoruz. Özellikle siyaset bunu çok arzuluyor. Hâlbuki ABD’nin milli geliri 14 trilyon dolar iken, Türkiye daha 600 milyar dolar civarında...

Öyle ki küresel kriz patlak verdiğinde Kongre’nin kabullendiği destekleme paketi olan 780 milyar dolar, Türkiye’nin 2009 yılı milli gelirinden fazlaydı.

ABD’yi izlemeden ve onun konumunu iyi analiz etmeden anlamlı bir siyasal strateji mümkün olabilir mi?

***

Yokohama kentinde düzenlenen Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Zirvesi’ne katılan Amerikan Başkanı, tüm bölgeyi kapsayan bir serbest ticaret bölgesi kurulmasına yönelik adımlar atılması için anlaştı. Ama ben asıl zirve sırasında Obama’nın Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’le de bir araya gelmesinin ve Obama’nın imza attıkları “Nükleer Silahların İndirimi” anlaşmasının Senato’dan geçeceği taahhüdünde bulunmasının üzerinde durmak istiyorum.

Bu START Anlaşması’nın önemini bir daha vurgulamak gerek.

Obama, “bir yıldır süren yoğun pazarlıklar ardından, ABD ve Rusya’nın neredeyse son 20 yılın en kapsamlı silah kontrol anlaşması üzerinde uzlaştığını bildirmekten memnuniyet duyarım” demişti. Anlaşma, 1991’de imzalanan ve geçen Aralık’ta süresi dolan Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşması ya da kısaca bilinen adıyla START’ın bir devamı niteliğinde. Yeni anlaşma, Rusların stratejik nükleer savaş başlıkları stoklarının yüzde 30’unu, Amerikalıların ise yüzde 25’ini tasfiye etmeleri anlamına gelecek.

***

Ancak, galiba burada “nükleer silah” indiriminden daha da önemli bir nokta var.

ABD ile Rusya’nın gittikçe artan bir ivmeyle sıkı fıkı olmaları.

Bakın, konuyla ilgili Obama neler söylüyor:

“Ben göreve geldiğimden beri, Rusya ile olan ilişkilerimizde temiz bir sayfa açmaya kararlı oldum.

ABD ile Rusya verimli bir işbirliği yapabildiği zaman bu, iki ulusun da karşılıklı çıkarlarına, ayrıca dünyanın güvenlik ve refahına katkıda bulunuyor. Bugüne dek Afganistan’da birlikte çalışmayı başardık. G-20 grubundaki ekonomik çabalarda işbirliği yaptık.

Ve İran’a, uluslararası sorumluluklarına uygun davranması için baskı konusunda birlikte çalışıyoruz.”

Hiç kuşkusuz, taraflar bu anlaşmanın özellikle İran üzerindeki baskıyı artırmasını umuyor.

***

Silahlanmayı azaltan, barış görüşmelerine hız veren... Küresel gerginlikleri ortadan kaldırmayı hedefleyen... Buna bağlı olarak ekonomik entegrasyonu hızlandıran bir hedef... Bunun altını çiziyorum, çünkü Lizbon Zirvesi ile birlikte “füze kalkanı ve İran” gündemin en sıcak konusu olacak...

***

Biz olaylara hep içeriden ve iç politika konuşarak bakıyoruz ama...

Hep söyleye geldiğim gibi kaderimizi dış politika belirliyor...

Hiç yorum yok: