4 Ekim 2010 Pazartesi

Ahmet Altan - Bir ters, bir düz

KUM SAATİ 29.09.2010


Ahmet Altan

Bir ters, bir düz



Çocukluğumda “teyzelerin” konuşmalarından aklımda kalan bir laf bu.

“Bir ters, bir düz” örgüden söz ederlerdi.

Bir sırayı “düz” örüyorlar, bir sırayı onun tersine örüyorlar.

Sadece iki sıraya bakarsanız, “bundan bir şey çıkmaz” diyorsunuz ama o ters ve düz sıralar sonunda biraraya gelip bir kazak oluşturuyorlar.

Büyük değişimlerden geçen her ülke gibi Türkiye de yeni “kazağını” bir ters, bir düz örüyor.

Olumlu ve olumsuz gelişmeler birarada ortaya çıkıyor.

Bakıyorsunuz, silahların susması için önemli bir adım atılıyor.

Bir yıllık bir eylemsizlikten söz ediliyor.

Türkiye’nin nefes alacağı, sorunlarını çözeceği bir süre bu.

İyi değerlendirilirse çok olumlu bir gelişme.

Ama bir bakıyorsunuz, BDP Genel Başkanı on ay hapse mahkûm olmuş.

Bu, “barış” iklimini bozacak bir adım.

O sırada Hanefi Avcı gözaltına alınıp savcılığa götürülüyor.

Son yazdığı kitabı ve o kitabın yarattığı tartışmaları düşündüğünüzde, bu “gözaltının” nedenleri konusunda kafanızda soru işaretleri uyanıyor.

Biz, bu karmaşayı, birbiriyle çelişen gelişmeleri, soru işaretlerini epeyce bir süre daha yaşayacağız sanırım.

Hayat, bir ters, bir düz örülecek burada.

Ama neticede yeni bir kazak çıkacak ortaya.

Toplumun büyük mağduriyetlerini çözecek önemli hamleler yapılıyor.

Kürt meselesinin çözümü için ciddi bir çaba gösterildiği, görüşmelerle belli bir ilerleme sağlandığı ortada.

Silahların sustuğu bir ortamda, tartışmaların daha kolayca yapılacağı, “hamasetin” yerini akla bırakacağı belli.

“Anadilde eğitim” hakkını destekleyen yazıların Türk basınında nasıl çoğaldığına bakarsanız, “can alıcı” konuların artık derin huzursuzluklar yaratmadan konuşulabildiğini anlarsınız.

Eğer konuşulabiliyorsa, çözüm de bulunur.

Neticede, bir halkın varlığının kabulü anlamına gelecek bir konu “anadilde eğitim” dediğimiz.

O halkın varlığını reddetmek mümkün olamayacağına göre eninde sonunda “anadilde eğitim” de kabul edilecektir.

Biz, bir vakitler “Kürtçe konuşmayı yasaklamayı” denemiş, böyle bir yasağın ahlaksızlığını ve imkânsızlığını görememiş bir devlete sahibiz ama hayatın gerçekleri “devletin yasaklarını” her zaman yener.

Kürtçe yasağı nasıl kalktıysa, “Kürtçe konuşulmasın” diyen kimse nasıl kalmadıysa, bir süre sonra “anadilde eğitim olmasın” diyecek kimse de kalmaz.

Hayatın, aklın ve ahlakın gereği bu “eğitim hakkını” sahibine vermek.

Kürtlerin varlığı, Türklerle eşitliği, herkesin içine sinen, tartışılmayan bir toplumsal gerçek olarak hayatımızın içinde yerini alacaktır.

Yaklaşık doksan yıllık bir “dikta” rejiminin yarattığı o tümörlerle dolu kanserli yapıyı değiştirip iyileştirmeye çalışıyoruz.

“Hastalığın” tedaviye direndiği, tümörlerin kendilerini korumaya uğraştığı yerlerle karşılaşacağız, tam barışa doğru giderken birden bir Kürt politikacıya hapis cezası verildiğini görebileceğiz.

Ama bu “anadilde eğitim” gibi daha beş yıl önce “tabu” sayılan konuların tartışılmasını ve değiştirilmesi için uğraşılmasını engellemeyecek.

Kürt meselesini çözmek için adımlar atarken, “din” konusundaki manasız takıntılardan ve yasaklardan kurtulmaya doğru da gidiyoruz, baksanıza CHP bile “başörtüsü sorununu” halletmeye talip oluyor.

Unutmayın ki bugün “sorunu çözelim” diyen CHP, sorunu bizzat yaratan parti.

Başörtüsü yasağı da hayatın gerçeklerine aykırı bir yasaktı ve kaçınılmaz olarak ortadan kalkacak.

“Kitlesel sorunlarda” daha olumlu, “bireysel sorunlarda” daha olumsuz sahnelerle karşılaştığımız bir dönem bu.

Kimsenin gücü artık barışı, Kürtlerin ve dindarların hakkının kabulünü, yeni özgürlük alanlarının açılmasını engellemeye yetmez.

Ama bir Kürt’ün, bir dindarın, bir solcunun, bir demokratın başını derde sokmaya yetecek güç hâlâ var birilerinde.

Bir süre büyük sorunlarda “düz”, bireysel sorunlarda “ters” örülecek anlaşılan bu kazak.

Ama kazağa rengini ve biçimini verecek olan “kitlesel sorunların” çözümüdür.

Onun için hiç umutsuzluğa kapılamadan, ülkede yeni bir yapı oluştuğunu görün.

Hiç yorum yok: