4 Ekim 2010 Pazartesi

Eser KARAKAŞ - Anadilde eğitim müfredat meselesidir

ekarakas@stargazete.com
Anadilde eğitim meselesi gerçekten karmaşık bir konu.

Yazımın hemen başında her yurttaşın kendi anadilinde eğitim görme hakkının temel bir hak olduğunu teslim etmem lazım.

Bu temel hakkı teslim ettikten sonra da başka tartışmalara girmek lazım.

Yazılı ve görsel basından konuya ilişkin tartışmaları yakından izlemeye gayret ediyorum.

Türkiye’de sadece kürtler değil, anadilleri türkçe olmayan başka kesimler de anadilde eğitm görme haklarını bir temel hak olarak dile getirmeye başladılar.

Anadili türkçe olan kişiler arasında da bu temel hakkı teslim eden kişilerin sayısı her geçen gün artıyor.

Ama artık bu anadilde eğitim meselesinin NASIL yapılacağının da detaylı bir biçimde tartışılması gerekiyor.

Görebildiğim kadarıyla henüz ortada daha böyle bir çaba, hazırlık, planlama, anlamlı bir görüş pek yok.

Tartışmalar sadece “anadilde eğitim bir temel haktır” düzeyinde kalırsa ilerleme sağlamak pek kolay görünmüyor.

Tartışmanın bu aşamasında çok sevdiğim formülü bu kez de anadilde eğitim için kullanmak gerekebilir: “Anadilde eğitim sadece anadilde eğitim demek değildir”.

Bunu derken asla meseleyi bölünme gibi saçma sapan paranoyalara taşımak istemiyorum.

Muradım, anadilde eğitim meselesinin başta tevhid-i tedrisat olmak üzere başka konuları da kaçınılmaz olarak toplumun gündemine getireceği meselesidir.

Anadilde eğitim sadece “Ali topu Ayşe’ye at” fişini kürtçe ya da arapça yazmak değildir.

Hatta “Ali topu Rojin’e at” fişini kürtçe söylemek de pek değildir.

Anadilde eğitim bugünkü müfredatı tümüyle kürtçeye, arapçaya çevirip kürt, arap çocuklara vermek ise karşımıza dağ gibi sorunlar çıkacak demektir.

Kürt çocukları sabahları “Varlığım türk varlığına armağan olsun”u kürtçe mi söyleyecekler?

Arap çocuklara “Araplar bizi I. Dünya Harbinde arkadan vurdular”ı arapça mı öğreteceğiz?

Kürtçe eğitim yapılan okullarda türklerin Orta Asya’dan göç haritaları sınıflara kürtçe mi asılacak?

Aklıma gelmiş iken şunu da bir düşünelim derim: 2010 Türkiye’sinde artık sınıflara türkçe, kürtçe Orta Asya’dan göç haritaları asmak yerine AB haritaları assak daha iyi bir iş yapmış, çocukları daha anlamlı hedeflere yönlendirmiş olmaz mıyız?

Mesele bir üçgenin iç açılarının toplamının yüz seksen derece olduğunun farklı dillerde öğretilmesi meselesini çok aşmaktadır.

Temel mesele zaten senelerdir sırıtan, çağdışı kaldığı konusunda akl-selim sahibi herkesin üzerinde mutabık olduğu müfredatı değiştirmek, çağdaşlaştırmak meselesidir.

Müfredatı buram buram etnisite kokan yaklaşımlardan arındırmak, anayasal vatandaşlık kavramının ruhunu müfredata geçirebilmek meselesidir.

“Son Osmanlı padişahları tembel, zevk ve sefa düşkünü, egoist oldukları için Osmanlı İmparatorluğu parçalandı” safsatasını, saçmalığını tarih derslerinde çocuklara türkçe okutsan ne olur, kürtçe okutsan ne olur?

Hatta bu saçmalıkları kürt çocukları dil zorluğu nedeniyle daha az anlayabiliyorlar ve içselleştiremiyorlar ise, “ne mutlu kürdüm diyene”.

Hiç yorum yok: