28 Ocak 2011 Cuma

Ahmet Altan - Sertlik ve zekâ

KUM SAATİ 05.01.2011
Ahmet Altan


Sizce MHP, Kürt meselesinin çözülmesini ister mi?
Çözüldüğünü farz edin.
MHP, ne önerecek bu ülkeye, ne önerecek bu ülkede yaşayan insanlara?
Bu ülkede yaşayan insanları daha iyi yaşatacak bir fikri, bir projesi var mı?
Savaşlar, çatışmalar, çekişmeler, fikirleri olmayan insanların politikaya girebilmesi için elverişli bir kapıdır.
İki tür duygu yaratır savaş.
Yenme arzusu ve yenilme korkusu.

“Sen kimsin” diye sorulduğunda, “ben bu işi yapan insanım” diye cevap veremeyenler, hayatın karşısında tek başına galip gelemeyenler, “ortak bir zaferin” parçası olmak için yanıp tutuşurlar.
Böyle bir zafer olduğunda, “sen kimsin” sorusuna, “ben galip gelenlerdenim” demek, hayat mücadelesindeki bireysel bir yenilginin getirdiği zehirlenmeye karşı insanların sığındığı bir panzehirdir.
Zaten yenilmiş olan biri, bir de “yenilen tarafta” olduğunda, “sen kimsin” sorusuna verecek cevap bulamaz, kendini “yok” hisseder, varlığı silinir, hiçbir yerde kendi varlığının izine rastlayamaz.
Savaşlar, kendi başlarına var olamayan insanların, topluca çekilmiş bir başarı fotoğrafına dâhil olma şansıdır.
Onun için, milliyetçilik, savaşma arzusu, intikam isteği, yenme şehveti, en çok bu “kayıp” insanların arasında görülür.
Bir savaşta yenilen tarafta olmaktan en çok onlar korkarlar.
Bir savaşta her türlü acı pahasına “yenene” kadar savaşmayı en çok onlar isterler.
Bulundukları “taraf” için “kesin bir galibiyet” anlamına gelmeyecek her türlü barıştan, çözümden nefret ederler.
Hayat savaşını kaybetmiş çaresiz insanlara, savaş ve zafer son sığınak gibi görünür.
Kendi yenilmişliklerine bir çare aradıkları için “savaşı” desteklediklerini söyleyemedikleri, belki de bunun farkına bile varamadıkları için savaşma arzusunu “vatanseverlik, milliyetçilik” gibi yaftaların arkasına saklarlar.
Bu insanlar, kendileri gibi hayatın aynasına fikirleriyle yansıyamayan yeteneksiz politikacıların av sahasıdır.
Söyleyecek hiçbir sözü olmadığı için “milliyetçi olmaktan” başka çaresi kalmamış politikacılar, bu zavallı kayıp insanları avlarlar.
Onları, bir “zafer” vaadiyle her türlü acıya sürüklerler.
Türkiye’de kayıp insanlarımız epey fazla.
Onları kendi başlarına varolabilecekleri, hayata karşı verecekleri mücadeleden kendilerine bir“kimlik” edinerek çıkabilecekleri bir donanımla yetiştiremedik.
Türkler arasında da, Kürtler arasında da kimliğini “savaşta”, kanda, zaferde arayan epeyce insanımız var.
Barışa yaklaştığımız şu günlerde, MHP, bu barışın bir “zafer” olmadığını vurgulayarak, zafere kadar savaşılması gerektiğini söyleyerek, sertleşerek, bu zavallı insanları hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir“zafer” hayaliyle kandırarak, birkaç oy uğruna ülkeyi belaya sürüklemeye çabalıyor.
Bir “iktidar” hayali bile kuramayacak kadar kötü durumda olduğu için, bütün amacı “barajı” geçerek parlamentoda birkaç koltuk kapabilmek.
Bu sertlik aşkı, bir yandan da zenginleşen, iyi kötü dünyanın bir parçası olmayı beceren Türkiye’de MHP’ye fazla bir şey sağlamaz ama MHP’nin sertliği, o “kimliksiz” insanların oylarının peşine düşen diğer partileri de sertlik yarışına sokar.
Oynanan bu oyunun farkına varan Öcalan, birçok Türk ve Kürt politikacısından daha zeki ve daha öngörülü olduğunu göstererek, Kürt politikacıları sert bir şekilde uyararak, “sertlikten”kaçınmalarını istedi.
Ama ne yazık ki AKP ve CHP, Öcalan kadar öngörülü değiller.
MHP’yle “sertlik” yarışına giriyorlar.
Özellikle Başbakan Erdoğan’ın bir “MHP takıntısı” olduğu, ona oy kaybetmekten çok korktuğu görülüyor.
MHP kendi başına yaratamayacağı sertliği ve savaş ortamını, AKP’yi korkutarak yaratıyor, AKP’nin zihnini ve dilini zehirliyor, bu partiyi Milli Güvenlik Kurulu’nun bir parçasına çeviriyor.
AKP, eğer MHP’nin oyununu bozacak bir kıvraklık gösteremezse, daha sert, daha milliyetçi ve daha az“kapsayıcı” bir partiye dönüşecek.
Ama “kendini aynada göremeyen” o kaybolmuş insanlara, hiçbir zaman gelmeyecek bir “zaferin”değil, hemen kapımızda duran “barışın” bir var olma nedeni yaratabileceğini anlatırsa, barışın bütün Türkiye’ye bir umut getireceğini gösterebilirse, hem MHP’nin oyununu bozar, hem barışın yolunu açar, hem de “iki taraftan” da oy alarak kazanma şansını arttırır.
AKP, bunu beceremezse, bir zaferde kimlik arayan o zavallı insanlar daha epeyce acı çeker, Türkiye de bir barış şansını politikacıların akılsızlığı yüzünden bir kez daha erteler.

ahmetaltan111@gmail.com

Hiç yorum yok: