28 Ocak 2011 Cuma

Eser KARAKAŞ - Temel maddeler, temel öncelikler

Dibace, 66, 117,118, 136. Artık şifreli, numaralı konuşmaya başladık.
Eski Türkiye, yeni Türkiye diye bir ayırım var.
Bu ayırım kanımca da oldukça temelli, esaslı bir ayırım.
Bu ayırım, eski Türkiye, yeni Türkiye ayırımı yukarıdaki şifrelerden de öte, daha da kapsamlı bir ayırım.
Ama dediğim gibi eski Türkiye, yeni Türkiye ayırımının temel öncelikleri de var.
Ve bu öncelikler de dibace, 66, 117, 118, 136 diye kodlanabilir.
Şifreleri açmaya gayret edeceğim.
1982 Anayasası Türkiye’nin başına bir bela olarak geldi.
Uzun süre bu berbat metinde bir kıpırdanma yaşanmadı.
Yanılmıyor isem de ilk değişiklik 1995 senesinde yapıldı; çok küçük bir değişiklik idi.
2001 Ağustos ayından itibaren de Anayasa’da önemli değişiklikler başladı.
AK Parti’nin iktidara gelişinden sonra ve özellikle de AB sürecinin hızlanmasıyla beraber anayasa değişiklikleri daha büyük bir ivme kazandı.
Tüm süreci burada anlatmak anlamsız; 12 Eylül referandumunda da çok önemli, benim çok önemsediğim anayasal değişikler gerçekleşti.
Bu sürecin tümünde, 1995 senesinden 12 Eylül 2010 tarihine dek yapılan anayasa değişikliklerin tümünü olumlu buluyorum.
Ama aynı zamanda çok yetersiz buluyorum.
12 Eylül referandumunda alınan “yetmez ama evet” tavrını da çok önemsiyorum.
Ama neden yetersiz bulduğumu da açıklamak durumundayım.
Tüm anayasal değişiklikleri olumluyorum ama öte yandan da 1982 Anayasası’nın o berbat ruhu, anti-demokratik yapısını oluşturan temel maddeler aynen durmaktadır.
Yukarıda vermeye çalıştığım ve bir şifreye benzeyen sayısal sunum da bu Anayasanın anti-demokratik ruhunu oluşturan temel maddelerdir ve orada durmaktadırlar.
Dibace, 66, 117, 118, 136; dibace, 1982 Anayasası’nın artık Türkiye’ye yakışmayan anayasal ideolojisinin anlamsız, çağdışı formüllerle ifadesini bulduğu bir metin, Anayasa’nın başlangıcıdır.
Bu dibace değiştirilmeden, hatta tümüyle kaldırılmadan bir anayasal iyileşmenin yaşanması bana olanklı görünmemektedir; anayasanın bu tür bir felsefe üzerine oturtulması yanlıştır, zararlıdır ve ilk vuracağı yer özgürlükler kadar ekonomidir de.
Dibace sonrası en sorunlu madde yurttaşlığı tanımlayan (?) 66. maddedir; bir yurttaşın sıfatının ne olduğu anayasaların işi değildir.
117. madde Genelkurmay’ın statüsünü havada bırakan, bırakın MSB’ye, Başbakanlığa bile bağlanmasını engelleyen, bu bürokratik birimi, Genelkurmay’ı adeta devlet içinde özerk bırakan bir maddedir; demokratik hukuk devletlerinde böyle şey olmaz.
118. madde Milli Güvenlik Kurumu’nun hala anayasal bir kurum olması sonucunu veren, o saçma sapan “Milli Güvenlik Siyaset Belgesini” anayasal bir belge haline getiren maddedir; böyle bir maddenin Anayasamızda bulunması ülkemizi hukuk açısından ikinci sınıf, üçüncü sınıf bir ülke haline getirmektedir.
136. madde ise ülkemizi laiklik tanımı açısından tuhaf bir konuma sokan, daha da açıkçası devlet yapılanmasını laiklikten uzaklaştıran bir maddedir, din-devlet ilişkilerini evrensel laiklik tanımı dışına taşıyan maddedir.
Dibace (monist devlet ideolojisi), 66. madde (çarpık vatandaşlık tanımı), 117 ve 118. maddeler (çarpık sivil-asker ilişkileri), 136. madde (çarpık laiklik anlayışı) değişmeden anayasal değişikliklerin bir yerlere varması mümkün müdür?
Kanımca, Türkiye’nin temel önceliği bu maddelerin liberal demokrasi doğrultusunda değiştirilmesidir.

Hiç yorum yok: