Fransa’da, Fildişi Sahili’nde, Afrika’da üç-dört gündür çok ilginç bir tartışma var.
Bu tartışma bizi hiç ilgilendirmeyen, alakasız bir tartışma mı, yazının sonunda kararı siz verin.
Fildişi Sahili’nde geçtiğimiz ay seçimler yapıldı; mevcut Cumhurbaşkanı Laurent Gbagbo oyların yüzde 46’sını, muhalif aday Assalane Ouattara ise yüzde 54’ünü aldı.
Mevcut Cumhurbaşkanı Gbagbo Sosyalist Enternasyonal Üyesi, Fransız sosyalist ve komünist partilerine çok yakını bir politikacı; bugünlerde en büyük özelliği ise ordu ve polisi mutlak olarak kontrol edebilmesi.
Afrika’nın batısının bu önemli ama kişi başına gelirin bin dolar olduğu ülkesinin en önemli kaynağı kahve ve kakao; Fildişi Sahili dünya kakao üretiminin yüzde 40’ını kontrol ediyor, önemli petrol ve altın rezervleri olduğu biliniyor.
Kahve ve kakao ihracatı gelirleri ise içeride büyük rantlar oluşturuyor ve bu rantlar üzerinden de dönem dönem, aynen bugün olduğu gibi, çok sert siyasi kavgalar yaşanıyor.
Yüzde 54 oy alan Ouattara, hem Birleşmiş Milletler hem de afrikalıların meşru ve yasal olarak kabul ettikleri yeni Cumhurbaşkanı.
Oyların yüzde 46’sını ama aynı zamanda arkasına ordu ve polisi alan alan mevcut Cumhurbaşkanı Laurent Gbagbo bir türlü koltuğunu bırakmak istemiyor.
Bu arada bir de Fransa var; Fildişi Sahili’nin eski patronu, halen çok sıkı ve gizli ilişkiler iki ülke arasında sürüyor.
Fransa’nın epey bir süredir Cumhurbaşkanı Gbagbo ile ilişkileri çok kötü; son seçimlerden sonra da yüzde 54 oy alan Ouattara’nın bir an önce Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasında ısrarlı.
Laurent Gbagbo bir türlü koltuğu bırakmadığı için Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy geçtiğimiz Cuma günü Fildişi Sahili eski, seçim mağlubu ama hala koltuğu işgal eden Cumhurbaşkanı Gbagbo’ya koltuğundan çekilmesi için bir ültimatom verdi ve şayet haftasonuna kadar koltuğu bırakmaz ise sert önlemler alınabileceğini söyledi.
Bu sert önlemler içinde belki de Fransa’nın güç kullanarak Gbagbo’yu koltuğundan indirmesi bile var.
Şimdilik Gbagbo’yu Uluslararası Ceza Mahkemesi ile korkutuyor.
Fransa’nın 1960 öncesi gibi Fildişi Sahili’ni işgal etmesi söz konusu değil ama Gbagbo gitmemekte ısrarlı olursa bir küçük askeri müdahale de ihtimal dışı değil.
Bu aşamada aklıma sevimsiz, şeytan işi sorular takılıyor.
Ben bir Fildişi Sahili vatandaşı olsam, iktidarı seçim kaybetmesine rağmen bırakmak istemeyen, ordu ve polisi kontrol eden bir Cumhurbaşkanı’na karşı girişilecek bir yabancı askeri müdahele karşısında nasıl tavır alırdım?
Darbe yapan ve meşru siyasal iktidarı deviren asker bizim asker, bu nedenle her koşulda dış müdahalede arkasında olmak lazım demek, ne kadar anlamlı?
Böyle bir milliyetçilik, despotun yanında olma milliyetçiliği mi?
Bugün ben bir Fildişi Sahili yurttaşı olsa idim, Laurent Gbagbo’yu zorla oturduğu, ordu desteğiyle oturduğu iktidar koltuğundan indirmek için demokrasiyi restore etmek amaçlı bir dış askeri müdahaleden yana olurdum diye düşünüyorum.
Şayet bu bir ihanet-i vataniye ise, aklıma Nazım Hikmet’in ünlü şiirinde kullandığı formül geliyor.
Milli egemenlik arkasına askeri alarak içeride keyfi düdük öttürmek demek değildir herhalde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder