Geçtigimiz hafta Türkiye siyasetine damgasını vuran iki önemli olay vardı.
Birincisi Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı’nda ele geçen çuvallarca çok ilginç resmi belge ve Genelkurmay’ın 17 Aralık tarihli basın açıklaması.
Bu iki olayı aslında bir madalyonun iki yüzü olarak gördüğüm için sadece tek bir başlık altında ele alacağım.
İkinci önemlice olay ise CHP Kurultayı.
Sonuncudan neden meseleyi “önemlice” diye nitelendirdiğimden başlayalım.
Bu bir parti kurultayıdır, parti dışı unsurları ancak çok sınırlı ölçüde ilgilendirir.
Ancak, meselenin bir de aritmetik boyutu var ki, ilgilenmemek mümkün değildir.
CHP yüzde 25 düzeylerinde oy alan bir parti.
Toplumun çok çeşitli kesimlerinde bu partinin iktidar istemediğine yönelik iddialar var, hep oldu, ama Kılıçdaroğlu’nun başkanlığından beri iktidar arzusu daha yüksek sesle dile getiriliyor.
İktidar arzusunu yüksek sesle dile getirmek iyi de, bunun gereklerini de yapmak şart.
CHP Kurultayı’nda parti meclisi için seçim yapılıyor, en çok oyu alan Prof. Dr. Sayın Sencer Ayata, en az oyu alanlar ise Diyarbakır Barosu eski Başkanı Sezgin Tanrıkulu ve CHP İstanbul eski il başkanı Gürsel Tekin.
Bu seçim sonucu doğrusu insanın aklını karıştırıyor; amaç, CHP için, ilk genel seçimlerde yüzde 25’den yüzde 30’lara tırmanmak ise Gürsel Tekin mi, yoksa Sencer Ayata mı daha etkin sonuç üretir sorusunun cevabını muhtemelen herkes biraz biliyor ama CHP delegeleri herkesin cevabını bildiği bu soruya bambaşka bir yanıt üretebiliyor.
Doğrusu ilginç bir siyasal strateji.
Son CHP Kurultayı’ndan benim aklımda kalan partiyi daha evrensel bir sosyal demokrat çizgiye çekmek isteyen Gürsel Tekin’in en az oyu alması, “türban açılımında”, “türbanlı kızın perçemi biraz gözükse, bu iş çözülür” diyebilen Sencer Ayata’nın ise en çok oyu alabilmesi.
Hayırlı olur İnşallah.
Geçen hafta Gölcük Donanması’nda yapılan aramada ele geçen belgelerde “kağıt parçası”nın ıslak imzalı emir belgesi ele geçiyor, krokiler ele geçiyor, bu krokilerden hareket ederek Poyrazköy’de yine “borular” bulunuyor.
TSK için çok zor bir hafta.
Ama aynı haftanın Cuma günü Genelkurmay internet sitesinde yeni bir münasebetsiz basın açıklaması görüyoruz; sanki bir hafta önce suçüstü yakalanan ordu bu ordu değilmişcesine, görev tanımıyla hiç uyuşmayan, demokratik hukuk devletiyle dalga geçercesine bir açıklama yayınlanabiliyor.
AK Parti sözcüsü Sayın Hüseyin Çelik güzel bir açıklama yapıyor ama artık bu tür açıklamalar doğrusu hiç tatminkar değil, gereğinin mutlaka yapılması şart; referandum öncesi gündeme gelen TSK İç Hizmet kanununun 35. Maddesi’nin değiştirilmesi tartışmalarını tekrar hatırlatmak hala bize düşebiliyor ki, bu da çok acı bir durum.
İktidara gelmek için stratejik davranmayan bir ana muhalefet partisi, sistemin gerçek sahibi olduğunu her geçen gün biraz daha güçlü duyuran bir bürokratik birim, Genelkurmay.
Bu tuhaflık ve cüret arasında acaba bir bağ var mıdır?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder