28 Ocak 2011 Cuma

Mehmet ALTAN - ‘Maymun demokratı’ olmayın...

Buranın nasıl dünyadan kopuk bir mezra olduğunu en iyi anlatan örnek yeryüzüne bakışımız... Biz “Ermeni Yasa Tasarısı” ile yatıp kalkarken, ABD Senatosu, ABD-Rusya ilişkilerinin geleceği ve...
...21’inci yüzyılın güvenlik stratejisi açısından büyük önem taşıyan START Anlaşması’nı onayladı.
Obama için büyük bir zafer olarak görülen bu tarihsel karara dönüp bakmadık bile.
Gene...
İki yıldır askerî cezaevinde bulunan 85 yaşındaki Arjantin’in eski diktatörü Jorge Videla, 1976’da 31 mahkûmun öldürülmesi ve işkence edilmesi suçlamasıyla ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
“Kıyaslama” yerine abartılı “siyasal propagandayı” yeğlediğimiz için Arjantin demokrasisinden bile çok daha geri olduğumuzun da altını çizmeden yaşamaya devam ediyoruz.
Yeryüzü “ölçü” olmayınca, herkes herkese “kendine göre” ayar vermeye kalkıyor...
Ayar “ölçüsü”, siyasetçinin, şunun bunun “kendi düşünce ve çıkarı” değil, evrensel hukukun belirlediği çıta ve bunun kurallarıdır.
***
Toplumsal gelişmeler bizdeki siyasetçinin boyunu aşınca, üslup da sakilleşiveriyor.
Hançerlemek...
İhanet...
Suikast...
Hâlbuki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Avrupa standartlarındaki düşünce özgürlüğünü tanımlayan Handyside Kararı bizde de iç içtihat haline geldi. O karar, toplumu rahatsız hatta şoke eden düşüncelerin de hukuksal güvence altında olması gerektiğini vurgular.
Faydası olur mu bilmem ama bu kararın içeriğini birebir yazayım: “Bu değerlendirmeler, toplumun bir bölümünü rahatsız edici nitelikte olabilir. Ancak unutulmaması gerekir ki ifade özgürlüğü, çoğunluk gibi düşünmeme, kurulu düzeni sorgulama, hatta eleştirme hakkını da kapsar. Dahası, sarsıcı nitelik taşıyan, toplumun çoğunluğunu kızdıran ve tartışmaya yönelten fikirler de ifade özgürlüğünün koruması altındadır”...
***
Nutuk atmaya gelince herkes “özgürlüklerden” yana... Ancak genellikle “özgürlük” anlayışı bireyin ya da kurumun kendi duruşu veya söylemi ile sınırlı... Toplumun, bireyin, yazarın, çizerin, düşünürün farklı bir yaklaşımına en ufak bir hoşgörü yok... Eğer bireyler “düşünme” özgürlüklerini hayata geçirirlerse, bu, hemen “hançerleme, ihanet, suikast” oluyor.
“Suçlanmamak” için ne yapmak gerekir?
“Suçlayan” gibi düşünmek ve onun sınırlarında durmak. Hâlbuki şu anda gelişmiş toplumların düşünce özgürlüğünün çerçevesi Handyside Kararı ile tanımlanmakta...
Ama bize çok bol geldiği için biz o çerçeveyi daraltmak derdindeyiz.
***
Kendisini “özgürlükçü, demokrat” ilan edenin pusulası Handyside Kararı olmak durumunda... Bu düşünce özgürlüğünün hukuksal tanımı çünkü...
***
Türkiye’nin dünya standartlarını kabul ediyormuş gibi yapıp, “ileri demokrasi” nutukları atıp, ardından da babadan kalma yasakları tekrarlaması, doğrusu ya, elektrik geçiren iletken bir platformdaki maymun ile yavrusunun durumunu anımsatıyor...
Zemine biraz elektrik verilince anne maymun önce yavrusunu kucağına alıyor...
Eğer elektrik dozu artarsa bu kez yavrusunu kucağından indirip yere koyarak üzerine çıkıyor.
Türkiye’de de “demokratlık” palavrasının sınırı, özgürlükleri gerçekten kullanmaya kalkınca son buluyor... Anne maymun derhal yavrusunun üzerine çıkıveriyor.
Durum bu nedenle “maymun demokratlığı” ile özdeşleşiyor.
***
“Maymun demokratlığı” yapmayın da, bu ülkede “Handyside Kararı” düzeyinde bir demokrasi, anlamlı bir fikir özgürlüğü ile gerçekleşsin...
Olgunlaşsın.
Ama ABD’deki START Anlaşması’nın Amerikan Senatosu’ndan geçmesinin tarihsel önemine, koyu bir askeri faşizmin pençesinde binlerce evladını yitiren Arjantin’deki gerçekten ileri demokrasi hamlesine sırtını dönünce, “fikir özgürlüğü” de “Maymun demokratı” zevatın kendi beyinsel çeperinde ölüveriyor...

Hiç yorum yok: