İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün İstanbul’daki liselerin performanslarıyla ilgili bir çalışma yaptığını Sayın Mehmet Tezkan’ın Milliyet gazetesinde Cuma günü yayınlanan köşe yazısından öğrendim.
Milli Eğitim İstanbul’da ilçe bazında liselerin üniversite giriş başarılarını saptamış ve yayınlamış.
Böyle bir çalışma için MEB İstanbul İl Müdürlüğü’nü, bu konuyu sütununa taşıdığı için ise Sayın Tezkan’a teşekkür ediyorum.
Sayın Mehmet Tezkan sütununda bir adım daha atıyor ve İstanbul liselerinin ilçe bazındaki üniversite giriş başarılarıyla 12 Eylül referandumunda kullanılan evet-hayır oyları arasında bir korelasyon, bağ arıyor ve sonuçları yorumluyor.
Sayın Mehmet Tezkan’ın saptamasına göre üniversite giriş başarısı en yüksek ilçelerde, mesela Beşiktaş ve Kadıköy’de hayır oyları çok yüksek çıkıyor, üniversite giriş başarısı en düşük Sultanbeyli, Sultangazi gibi ilçelerde de evet oyları tavan yapıyor.
Bu aşamaya kadar Sayın Tezkan’ın yaptığı sadece bir durum saptaması, iki farklı alandaki sonuçları karşılaştırmak; ancak, bu aşamadan sonra Sayın Tezkan bir adım daha atıyor ve yazısının bu bölümünü şöyle noktalıyor: Sonuç: İstanbul’da en yüksek oranda hayır oyu veren ilçenin, eğitimdeki başarı sıralamasında birinci olması bir şeyler anlatmıyor mu?
Bendenizin Sayın Tezkan’ın bu sonuç cümlesinden anladığı yurttaşlar daha eğitimli hale geldikçe evet oyları ve siyasi iktidara destek düşüyor, eğitim başarısı azaldıkça da siyasi iktidara destek artıyor.
Bu görüş tahmin edebileceğiniz gibi sadece Sayın Mehmet Tezkan ile sınırlı bir görüş pek değil; çok geniş kesimler bu kanıyı paylaşıyorlar ve ülkemizde eğitim düzeyi ve başarısı yükseldikçe CHP ya da benzeri partilere desteğin artacağını düşünüyorlar.
Bu görüş hem doğru, hem yanlış; açmaya gayret edeceğim.
Bu görüş istatistiki düzeyde doğrudur; zaten Türkiye’de yapılan araştırmalar da bu duruma işaret etmektedirler.
Sadece İstanbul’da değil, ülke genelinde eğitim yaşı arttıkça AK Parti’ye yönelen oylarda düşüş vardır, bu saptama istatistiki bir saptamadır, doğrudur, ama bu durumun yorumu muhteliftir.
Sayın Tezkan’ın ve bu paralelde düşünenlerin ima etmeye çalıştıkları ya da bırakın imayı açık açık söyledikleri bugün AK Parti’nin, dün de DP’nin, AP’nin, vs. cehaletten beslendikleri.
Meseleye başka türlü de bakmak lazım.
Eğitimde PISA sonuçlarında uluslararası (OECD) sıralamamız berbat ama bir konuda eğitimde çok başarılıyız, bu başarılı olduğumuz konu da şartlama, beyin yıkama, türkçeye tam çeviremediğimiz mükemmel bir ingilizce kelimeyle “inculcation” (meraklısı kelimeyi araştırır); yaşamı eğitim-öğretim sektöründe geçmiş biri olarak bu konuyu yakından gözlemliyorum, öğrenciler, mesela, gerçekten türklerin üstün bir ırk/ulus olduğuna inanıyorlar, tarihte türk olmasa tarih bile yazılamayacağını söyleyebiliyorlar, yabancıların ahlaksız, çıkarcı olduklarına eminler (?), vs.
Ve daha da önemlisi ve vahimi eğitim yaşı yükseldikçe bu görüşler (!) daha da güçleniyorlar, ilköğretimde öğretilen yurttaşlık bilgisi komedyası ve tarih bilgisi sefaleti yaşama, başkalarına bakışı belirliyor, orada kalınıyor ve bir adım daha ileri gidilemiyor.
Sayın Tezkan’ın dikkate alması gereken başka bir nokta da eğitim başarısının (ÖSS?) yüksek olduğu ilçelerde gelir düzeyinin de yüksek oluşu ve insanların nispi olarak dahi zenginleştikçe daha statüko yanlısı olmaları.
Yirmi yaşına kadar okullarda, her yaşta ise her yerde yaşanan saçma sapan bir şartlandırma ülkemizde maalesef, daha eğitimli diyemeyeceğim ama eğitim yaşı daha yüksek insanları daha bağnaz yapmış durumda.
Eğitim sektörümüzün en büyük sorunu da budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder