Dün, 2010 yılının son haftasının son Salı günü olmasına rağmen diğer salılardan pek de bir farkı yoktu. Günlük gazete ve televizyonları taradıktan sonra siyasi parti grup toplantılarına göz attım.
Haziran’daki genel seçim kampanyasının adeta şimdiden açılmış olduğuna bir kez daha şahit oldum.
Demokratik Toplum Kongresi’nin hala ilk günkü kadar canlı bir şekilde tartışılmasını ve gündem olmasını da; AK Parti, DTP ve MHP arasındaki sert çekişmeyi de bu erken girilen seçim yarışının doğal bir sonucu olarak değerlendirdim...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yarınki Diyarbakır gezisi de bu atmosferde gerçekleşeceği için, her ne kadar kendisi beklentiyi düşürmeye yönelik duruş sergilese de, daha da önem kazanmışa benziyor.
***
Hayat, askeri vesayetin ortadan kalkmadığı, siyasi iradenin de rüştünü yasal ve kalıcı bir şekilde oturtamadığı kaotik ortamda devam ediyordu...
Orgeneral Berk’in Başbakan’a hakaret davasından, Atatürk’ün kente gelişi vesilesiyle Ankara’da bugüne kadar her yıl tekrarlanan ve bu yıl yapılan idari değişiklik nedeniyle gerçekleşmeyen garnizon yürüyüşüne kadar her haber bu gerçeği teyit ediyordu...
Ama asker-sivil ilişkisinin bu karışık ortamdaki en yakıcı güncel konusu ise dün en ön sıralarda olmasa da Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin verdiği son karardı.
Bildiğiniz üzere...
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM), Yüksek Askeri Şûra’nın Ağustos’ta terfi ettirdiği ama hükümetin terfi kararnamesinde isimlerine yer vermediği Halil Helvacıoğlu, Gürbüz Kaya ve Abdullah Gavremoğlu’nun başvurularını değerlendirip, 1 Ekim 2010’da yürütmeyi durdurma kararı almıştı.
Geçtiğimiz Cuma günü ise AYİM’den kesin karar çıktı.
Mahkeme, bu terfilerin yapılması istikametinde oybirliği ile hüküm verdi.
Siyasal iktidar, yeryüzünde eşi menendi olmayan bu AYİM’i yani Askeri Danıştay’ı tümden kaldıracak gerekli adımı atarak bunu da Anayasa Değişim Paketi’ne koymadığı için yeniden tatsız bir durumla karşı karşıya kalınmıştı...
***
Konuyu, Mehtap TV’de Pazartesi akşamı 225. programımızı yaptığımız “Akıl Defteri”nde de tartıştık...
Programa yağan elektronik posta mesajlarından biri, aslında olmaması gereken bu Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin “kendi kendiyle” de tutarlı olmadığını ortaya koyuyordu.
“Askeri yargı mensubu” olduğunu belirten Hasan Yılmaz’ın gönderdiği mesaj aynen
şöyleydi:
“Sayın ALTAN, aşağıdaki karar Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin internet sayfasından alınmıştır ve AYİM’in nasıl adamına göre karar verdiğinin bir ispatıdır.
14 - ÖZETİ: Tuğgeneralliğe terfi ettirilmeme işlemi 926 sayılı Kanun gereğince Yüksek Askeri Şura tarafından tesis edildiğinden; Anayasanın 125 ve 1602 sayılı Kanunun 21’inci maddeler, uyarınca yargı denetimi dışındadır
Dergi No:17
Karar Dairesi:AYİM.2.D.
Karar Tarihi:05.04.2002
Karar No: E.2001/754
Karar No: K.2002/463
Saygılarımla”
***
Dün 2010 yılının son Salı günü idi...
Biz hala asker-sivil ilişkilerini sistemli, kalıcı bir bütünsellik içinde topyekûn değiştirebilmiş değiliz...
Dünyada bir eşi daha olmayan ve siyasal iktidarın da referandum sürecine rağmen topyekûn berhava etmediği bir AYİM yani “Askeri Danıştay”ımız var.
Daha da trajikomiği...
Bu aslında olmaması gereken mahkeme, belki de özünde hukuk olmadığından, siyasal iktidara meydan okumak için kendi kendiyle çelişmekte de bir beis görmüyor...
2010 yılını bitirirken hala manzara-i
umumiye bu.
***
Acaba diyorum, on yıl sonra da 21. yüzyılın ikinci on yılını devirirken de bir yandan “çok değiştik” nutukları atıp, diğer yandan kendi kendini inkâr eden askeri mahkemelerle uğraşmaya devam eder miyiz?
Burayı yeryüzü standartlarına taşıyacak ve Ankara pazarlıklarıyla vakit geçirmeyen bir iradeye hep özlem duyarak mı ömür
tüketeceğiz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder