Avrupa Birliği İspanya’nın dönem başkanlığını geride bıraktı, 1 Ocak itibariyle de altı aylık bir süre için dönem başkanlığını Macaristan üstlendi.
Bu görev değişiminin bizi de yakından ilgilendiren yanları mevcut.
İspanya, üye ülkeler arasında Türkiye’nin tam üyelik perspektifine en sıcak bakan ülkelerden biri, buna rağmen, İspanya’nın dönem başkanlığında tek bir dosyanın dahi müzakereye açılamamış olması talihsizlik.
Bu talihsizlikte kabahat boyutları da yok değil ve kabahat karşılıklı, hatta biraz daha gerçekçi olunacak ise, daha büyük bölümü bizim.
Dönem başkanlığını üstlenen ülke Macaristan söz konusu dönem başkanlığı nedeniyle Avrupa’da yoğun bir tartışma ortamı yaratmış bulunuyor.
İki temel nedenden.
Birinci ve çok önemli neden, Macaristan’ın daha iki ay önce yasalaştırdığı bir basın düzenlemesi.
Bu düzenlemeye göre, kimin tayin edeceği belirsiz bir kamu çıkarı doğrultusunda gazetelerin yayını durdurulabilecek.
AB hukukuna tersliği, aykırılığı aşikar bu düzenlemeyi yapan bir ülkenin AB dönem başkanlığını üstlenmiş olması Avrupa’da büyük sıkıntı çıkarıyor.
İkinci çok önemli bir neden de büyük bir avro krizi yaşayan AB’yi altı ay için avro kullanmayan bir ülkenin, avro kullanımına da hiç sıcak bakmayan bir başbakanın, Viktor Orban’ın yönetecek olması.
Bu arada, Macaristan’da 1 Ocak 2011 itibariyle yürürlüğe giren bir yurttaşlık yasasından hiç söz edilmiyor ama bu yasaya göre Macaristan ülke sınırları dışında yaşayan ama macar kökenli olduğunu kanıtlayan herkesi otomatik olarak vatandaşlığa çağırıyor.
Bir AB ülkesinde vatandaşlığın ırk kökeni bazında tanımlanıyor oluşu, en azından macar kökenlilere ayrıcalık tanınması çok rahatsız edici; benzer bir uygulamayı bildiğim kadarıyla sadece İsrail yapıyor ama onlar da en azından bir ırk devleti olduğunu gizlemiyorlar.
Gelelim, bizim açılamayan dosyalara ve özellikle de rekabet dosyasına.
AB hukukunda rekabet meselesi iki bacaklı tanımlanır: hakim durumun kötüye kullanımı (tekellerin pozisyonlarını istismar etmelerini önleme) ve devlet yardımları.
Bizde çağdaş bir rekabet hukukunun ilk adımı Aralık 1994 tarihli kanunla, gümrük birliğine girebilmek için atılıyor ama bu yasa sadece hakim durumun kötüye kullanımını düzenliyor, devlet yardımlarıyla ilgili yasada tek bir ifade yer almıyor, bu konu erteleniyor.
AB müzakere sürecinde, 16 sene sonra rekabet dosyasının açılması gündeme geldiğinde görülüyor ki, bizde devlet yardımları konusunda atılan bir adım pek yok ve AB Komisyonu bürokratları dosyanın müzakereye açılabilmesi için bu konuda adım atılmasını istiyorlar.
Ancak, biz, çeşitli neden, gerekçe ve bahanelerle, bu konuda şimdilik adım atmak için pek istekli durmuyoruz.
Yaklaşan seçimler muhtemelen temel gerekçelerin başında geliyor zira seçim sath-ı mailinde belirli sektörlere ve bölgelere AB normlarıyla uyuşmayacak yardımlar söz konusu olabilir.
Aynen, bütçe disiplinini kanunlaştıracak olan mali kural düzenlemesinin belirsiz bir süre ertelenmesi gibi.
Bendeniz rekabet dosyasının açılmamış olmasını böyle izah ediyorum.
Bu yazıda hem rekabet dosyası hem de AB dönem başkanlığı üzerine bir-iki söz söylemek istedim; sürç-i lisan etti isem affola
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder