Dünkü gazetelerde Başbakan Erdoğan’ın, yeni yılın ilk dakikalarında, 2010 yılını değerlendirirken “780 bin metrekarelik vatanımızın tamamını modern şekilde ayağa kaldıracağız” dediğini okudum.
Modernleşme” deyince ben yanı başımdaki “Türkiye 2010 İlerleme Raporu”ndaki reformları anlıyorum...
Ve reform konusunda, 2010 yılını kapatırken yaptığımız gibi skandallara imza atıp duruyoruz...
Örneğin, Belçika dönem başkanlığı sona ermeden 22 Aralık’ta açılması hedeflenen rekabet faslı, Türkiye’nin açılış kriterlerini yerine getirmemesi nedeni ile açılamadı...
Üstelik rekabet faslı, Türkiye’nin önünde herhangi bir siyasi engel olmayan üç başlıktan biriydi.
Daha vahimi AK Parti hükümetinin 2006’dan bu yana bilinen açılış kriterlerini yerine getirmemesi, dört yıldır sallayıp durması...
AB’nin “rekabet” anlayışının “eşik kriterlerine” sahip olmadan modernleşme, nasıl bir modernleşme olur ki?
***
“Rekabet faslı” müzakereye neden açılamadı?
Çünkü devlet yardımları kanununa ilişkin ikincil mevzuat yürürlüğe girmedi...
Çünkü çelik sektörüne daha önce verilmiş devlet yardımları ile ilgili AB’nin ilave bilgi taleplerine zamanında yanıt verilmedi...
Çünkü devlet yardımları kurulunun bazı üyeleri atanmadı ve kurul zamanında işlemeye başlamadı...
Çünkü devlet yardımlarına ilişkin envanter ve eylem planı AB Komisyonu’na zamanında iletilemedi...
Ve böylece teknik kriterlerin yerine getirilememesi yüzünden son altı aylık dönemde açılamayan “rekabet” başlığı Macaristan dönem başkanlığına sarkmış oldu.
Eşe dosta yapılan açıklamalarla Brüksel’den gelen yakınma seslerini bastırarak, bu derbederlik, hatta gönülsüzlük saklanabilir mi?
Bir toplumu refaha taşıyacak en önemli ve en sihirli araç olan rekabetin eşik değerlerine ulaşılmadan modernleşme mümkün mü?
Eğer mümkün ise iktisat fakültelerinin hepsini kapatalım...
***
Keşke “siyasal iktidar” kavgası yerine “insan odaklı” bir demokratik rejim hedefi olan gerçek bir muhalefetimiz olsa...
Ve AB reformları üzerinden muhalefet yapsa...
Altı yıldır bekleyip duran Sayıştay Uyum Yasası’nın askeri harcamaları denetlemesi, siyasal iktidar partisinin grup başkanvekilleri marifetiyle Meclis ve kamuoyu gündeminden kaçırıldı... Denetimi bir komisyon askerlerin istediği gibi yapıp, sonuçları açıklamayacak... AB’de böyle bir uygulama yok...
Ama ne CHP’den ne de bir başka siyasal partiden gık çıkmadı...
“Rekabet faslı” konusu da aynı, dört yıldır gereken düzenlemeler yapılmadığı için AB ile fasıl açılamıyor ama muhalefetten tek bir eleştiri gelmiyor...
CHP’nin açıkladığı 41 maddelik öncelikler listesinde AB’nin olmadığını bilince, bunları siyasetten beklemenin ne kadar anlamsız olduğu ortaya çıkıyor...
Doğru dürüst bir siyaset kurumu olsa, zaten önce 12 Eylül rejiminin siyaseti belirleyen yasalarına isyan eder, beş generalin iradesiyle otuz yıldır kuzu kuzu geçinmezdi...
***
AB’ye bu kadar boş veren bir irade, “yeni bir anayasa” yapar mı?
Yapacak ise Sayıştay Yasası’nda neden askeri harcamaları açık ve saydam denetimden kaçırdı?
Ya da neden seçimden önce inandırıcı taslağı ortaya çıkarmıyor?
AK Parti’nin ilk üç yılındaki çok başarılı hali, şimdi çok uzaklarda...
Bırakın, “vatan toprağımızın tamamını modern bir şekilde ayağa kaldırmayı”, ikbal arayışının tamamıyla öne çıkması nedeniyle, geçmişi de arar hale düşmekten korkuyorum...
Sayın Başbakan bu “rekabet faslı” neden açılamadı acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder