19 Ocak 2011 Çarşamba

İsa adlı bir Hıristiyan Mehmet Altan

İsa, Filistinli bir Musevi olarak doğdu, otuzunda Hıristiyan olarak öldü. İnanışa göre babası Tanrı, annesi Meryem'di. Günaha bulaşmış insanlığa "çekidüzen" vermeyi amaçlıyordu
Kurulu düzenin “anlayışsızlığıyla”
karşılaştı.
Öldürdüler...
***
Dün, Hazreti İsa’nın doğumunun iki bin onuncu yıldönümü bayramıydı. Latinler’in “Noel”, Anglo-Saksonlar’ın “Christmas” dedikleri gündü.
İsa, 25 Aralık’ta doğmuştu. Doğumu 24 Aralık gecesinden itibaren kutlanmaktaydı...
***
İsa’nın iki bin onuncu doğum günü de geride kaldı...
Hazreti İsa’nın amaçları ile gelinen nokta arasında ise galiba hâlâ büyük mesafe var.
Bir “yoksullar” hareketi olarak doğan Hıristiyanlığın üyelerinin, harcamalarının en çılgınını İsa’nın doğum günü yaklaşırken yapmaları bile bir çelişki sayılabilir.
Üstelik yoksulluk hâlâ büyük bir sorun.
Yoksulluk ile birlikte adaletsizlik de süratinden pek de bir şey kaybetmeden yoluna devam
etmekte...
***
Acaba, bin yıl sonra, Hazreti İsa’nın üç bininci doğum yıldönümünde durum ne olur?
Kafanıza böyle bir soru takılınca, bin yıl öncesine de dönüp bir bakıyorsunuz.
İsa’nın bininci doğum yıldönümü yaklaşırken Hıristiyan âlemini büyük bir endişe kaplamış...
Bininci yıldan fena halde ürkmüşler.
Ciddi ciddi kıyamet beklemişler.
Öyle ki bininci yıla henüz on yıl kala yığınların tüm yaşam planları donuvermiş. Herkes durup beklemeye koyulmuş.
Bininci yıl geçince müthiş bir rahatlama olmuş. Yaşam kıvancı doruğa çıkmış. Hatta “ilkel kapitalizmin” doğuş dönemi sayılabilecek 1000 ila 1300 yılları arasındaki hızlı ekonomik ve toplumsal gelişmeyi bu psikolojik rahatlamaya bağlayan tarihçiler de var...
Bin yıl öncesi böyleymiş.
İki bininci yılda en çok korkulan sorun ise bilgisayarlarda tarih yazma zorluğundan
çıkacak tersliklerdi...
Muhtemelen bin yıl sonrası, yeryüzünün değişim hızı eskiye oranla çok fazla arttığı için çok daha değişik olacak...
***
Özgürlüğe, eşitliğe, kardeşliğe kolay ulaşılamıyor...
Ortak bir refah elde edilmedikçe bu amaçlara varılamıyor.
O yüzden, dinlerin olumlu hedefleri de, bilimsel gelişmeler sayesinde daha çabuk gerçekleşebilir görünmekte...
İnsanın emeğine ihtiyaç azaldıkça, insanın insanı sömürüsü de azalıyor çünkü.
Üstelik günümüzde bilimsel bilgi doğayı çok daha etkin bir biçimde dizginleyebildiği için zenginliği de daha öncelerde görülmemiş bir biçimde katlıyor.
Umudumuz oralarda...
***
Christmas, Hıristiyanlara hayırlı olsun...
Hâlâ iyi ve güzel bir dünyaya varılamadı...
Ama gene de, “kol gücünden, beyin gücüne” yönelmiş bir dünyayı yakalayabildik...
Toplumsal cennete doğru bir adım daha atmış sayılırız.

Hiç yorum yok: