Aslında yazının başlığını “Yargıtay Başkanı Sayın Gerçeker’in anlamadığı” biçiminde de atabilirdim ama Yargıtay Başkanlığı düzeyine çıkabilmiş bir hukukçunun teknik anlamda bu kadar kötü bir hukukçu olabilme ihtimalini çok zayıf, hatta sıfır gördüğümden bu başlığı tercih ettim.
Üstelik bu ulusalcı-statükocu-resmi ideolojici hukukçular arasında, aşağıda açmaya çalışacağım nedenlerden, malum konuyu anlamak istememe eğilimi anlamama gibi ideolojik-nötr bir tavıra oranla çok daha baskındır.
Son günlerin popüler konusu tahliye işlemleri tartışılır iken Yargıtay Başkanı Sayın Hasan Gerçeker, 2004 tarihli Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 102. Maddesine işaret ederek, “Önümüzde kanun (CMK 102) var, elimiz kolumuz bağlı, bizden başka türlü davranmamız beklenmemeli” (mealen) diyebilmiştir.
“Diyebilmiştir” gibi bir ifade kullanıyorum zira bu ifade tarzı teknik bir hukuk yanlışından öte, vahim diye nitelendirebileceğim bir siyasi/hukuki yönelime de tekabül etmektedir.
2004 senesi sadece CMK’nın TBMM’den çıktığı bir sene değildir; aynı zamanda, aynı senenin Mayıs ayında 1982 Anayasası’nın 90. Maddesinde çok önemli, hatta devrimci diyebileceğim bir değişiklik yapıldı ve maddenin son paragrafı aynen şu hale getirildi: (7/5/2004-5170/7) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
Ben yazdığım zaman herkes şaka yapıyorum zannetti ama şu önerim çok ciddidir ve görüyorum ki, önemini yitirmemiştir; başta Sayın Başkan ve Daire Başkanları olmak üzere tüm Yargıtay üyeleri makam odalarının duvarına, muhtemelen zaten bulunan Atatürk resminin yanına Anayasa’nın 90. Maddesini ve AİHM’in 1976 tarihli Handyside kararını (46. Paragraf yeter) yanyana büyük puntolarla yazdırsınlar, sabahları göreve başlamadan üçer kez okusunlar, emin olunuz, Türkiye’miz ve hukuk sistemimiz çağ atlar.
Handyside kararının bu son konuyla alakası yoktur ama başka davalar için ezberlenmesi hayatidir, şiddetle önerilir.
Yukarıya aynen aktardığım Anayasanın 90. Maddesine göre; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (mesela 5. ve 6. Maddeler) ve bu sözleşmenin yorumcu kurumu AİHM’in içtihadı CMK 102 ile aynı konuda farklı hükümler içermektedirler ve Anayasa bu durumda AİHM içtihadının esas alınmasını HÜKMETMEKTEDİR, EMRETMEKTEDİR.
ANCAK, bu amir hükümlere rağmen Sayın Hasan Gerçeker, herhangi bir hukukçu da değildir, Yargıtay Başkanı’dır, televizyon ekranlarından “yasa (CMK 102) var, ne yapabiliriz” diyebilmiştir.
Hukuk sistemimizin, yargımızın ve en başta Yargıtay’ın temel sorunu dosya yükü falan değildir, küflenmiş ideolojisidir, Anayasanın amir hükmü 90. Maddeyi ısrarla görmeme ulusalcı içgüdüsüdür, Türkiye’ye büyük zararlar üretmek pahasına ulusalcı-statükocu takılmayı sürdürme inadıdır.
Yargıtay Başkanlığı gibi bir yüce makama çıkabilmiş bir hukukçunun Anayasanın 90. Maddesini bilmeme, okuduğunu anlayamama, AİHM içtihadına “fransızlık” gibi bir sorunu olamayacağına göre sorun 90. Maddenin ruhuna yabancılık hatta düşmanlıktır.
ANCAK, bir Yargıtay Başkanı’nın böyle bir lüksü yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder