Toplumu bir arada tutan çeşitli faktörlerden söz edilir. Mesela aynı kökten gelen ya da aynı kültürü paylaşan insanların bir arada yaşayacaklarına inanılır. Ancak yirmiden fazla Arap ülkesinin bu kritere uymasına rağmen ayrı devletlerin topraklarında yaşadığı gözardı edilir. Bazen ortak inançların insanların birlikteliğini sağlayacağı düşünülür. Ama İkinci Dünya Savaşında tarafların hepsinin Hristiyan olduğu, başka dinlerden olanların bu savaşa aktif olarak katılmadıkları unutulur. Ortak dil de birleştirici bir faktör değildir. Dünyada aynı dili konuşan ama farklı devletlerin vatandaşı olarak yaşayan birçok insan vardır ve bir araya gelmeyi düşünmezler bile. Aynı dili konuşanlar birbirini kolay anlar ama bu düşman olmalarını engellemez.
Ekonomik çıkarları aynı olan insanlar da bir araya gelmezler. Çünkü çıkarın aynı olması rekabet nedenidir. İnsanların paylaşmak yerine hepsine sahip olmak gibi bir karakteri vardır. Bu durumda insanların hiçbir biçimde yan yana yaşayamayacakları sonucu mu çıkarılmalı yoksa bir arada yaşayıp bundan hiç şikayetçi olmayacakları ve değiştirilmesine şiddetle karşı çıkacakları başka bir neden mi vardır?
Bu sorunun cevabı ülkemizdeki bazı siyasi partilerin neden hiçbir zaman iktidara gelemedikleri ve gelemeyecekleri sorusunun da cevabı olacaktır. Kısa süreli koalisyon ortaklıkları bu düşünceyi geçersiz kılmaz.
Bazı zamanlarda birleştirici sayılan faktörleri savunup iktidara gelinebilir. O zaman şu soruya cevap verilmelidir: Bu faktör bir görüntüden mi ibarettir yoksa gerçek bir bütünleştirici midir? Mesela ülkemizdeki bütün darbeler yapıldığı zaman desteklenmiştir. Şimdi ise bu düşünce birini ayıplı hale getirmek için kullanılmaktadır. O zaman birleştirici unsurun kısa zaman aralıklarında değişebileceğini mi düşüneceğiz? Bugün insanları bir araya getiren şey yarın ayrıştırıcı olursa bunun nedeni nedir?
İnsanların soyları, kimlikleri, kültürel değerleri ve inançları doğumları ile birlikte belirlenmiştir. Bunlar, genel olarak, bir tercih değildir. Bunlara bağlılıkları ve savunmaları güven içinde yaşamak istemelerinden kaynaklanır. Savundukları şeylerin yanlış olduğunu söylemiyorum. Bunlar çok üstün değerler olabilir ve zaman içinde, bu değerlere aşkla bağlanabilirler.
İnsanların beklentisi güven ve refahtır. Bunları sağlayanların ideolojilerine gösterdikleri yakınlık, genellikle yapaydır ve sahip olduklarını kaybetmemek içindir. Yani bugün medeni ülkelerin ön safında yer aldığını düşündüğümüz Almanların geçmişte nazi olmaları ya da bununla mücadele etmemeleri güven ve refahlarını korumak amacını taşıyordu.
Siyasetçilerin insanları tornadan çıkmış gibi aynı olmaya zorlamaları kendi geleceklerini güvence altına almak amacı taşır. İnsanlar iktidarın nimetlerinden daha çok faydalanmak için hiç benzemedikleri insanlarla özdeşleşmeye razı olurlar.
Formül şu olmalıdır: İnsanların soy, kültür değerleri, inançları bir üstünlük veya aşağılanma sebebi olmayacaktır. Bunu savunanlar dışlanmalıdır. Geçmişimizde bugün gerekli saydığımız hiçbir şart önemsenmemiştir. Her soy ve kültürden insanlar, ortak değerlere bürünerek, ülke yönetiminde söz sahibi olmuştur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder