19 Ocak 2011 Çarşamba

Mehmet ALTAN - Ankara mı, Kopenhag mı?

Yargının iflası ile Birinci Cumhuriyet’in hukuk devleti olmadığının ortaya çıkması, yeminli muhalifleri de dâhil herkesin “AB standartlarını” hatırlamasına vesile oldu...
AK Parti’nin ilk üç yılındaki azmiyle Kopenhag Kriterleri’nin peşini kovalasak bugün başka bir Türkiye olacaktı...
Laf buraya gelmiş iken, Kopenhag Kriterleri’ni yeniden anımsatmakta fayda var...
22 Haziran 1993 tarihinde yapılan Kopenhag Zirvesi’nde, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği’nin genişlemesinin Merkezi Doğu Avrupa ülkelerini kapsayacağını kabul etmiş ve aynı zamanda adaylık için başvuruda bulunan ülkelerin tam üyeliğe kabul edilmeden önce karşılaması gereken kriterleri de belirtmişti...
Bu kriterler, siyasi, ekonomik ve topluluk mevzuatının benimsenmesi olmak üzere üç grupta toplanmıştı...
Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve azınlık haklarını güvence altına alan kurumların varlığı siyasi kriterleri...
İşleyen ve aynı zamanda Birlik içinde rekabetçi baskılara ve diğer serbest piyasa güçlerine dayanabilecek bir serbest piyasa ekonomisinin varlığı ekonomik kriterleri...
Ve siyasi, ekonomik ve parasal birliğin hedeflerine bağlı kalmak üzere üyelik için gerekli yükümlülükleri yerine getirebilme kapasitesine sahip olmak da topluluk mevzuatının benimsenmesini oluşturuyordu...
Sosyalist ülkeler için 1993 yılında oluşturulan bu kriterlerden hala çok uzağız, yargının hali de zaten bunu ispatlamakta...
***
Hükümet AB peşinde olsa...
Cihaner ve Haberal duyarlılığını Hizbullah dosyalarına göstermeyen Yargıtay da AB peşinde olsa, duruma başka bir zihniyetle ve AB İlerleme Raporları üzerinden bakacaklardı...
Ve 2009 yılı AB İlerleme Raporu’ndaki şu ibareyi göreceklerdi:
“Bununla birlikte, 1 Mayıs 2009 tarihi itibarıyla 3.875 olan toplam hâkim ve savcı açığı 1 Mayıs 2008 tarihindeki 4.166 ile karşılaştırıldığında hâlâ yüksektir. Bölge adliye mahkemelerinin kurulmasına ilişkin gelişme kaydedilmemiştir. Kanun gereğince bölge adliye mahkemelerinin Haziran 2007 itibarıyla faaliyete geçmiş olması gerekmekteydi.”
Aynı hayati tespit 2010 yılı İlerleme Raporu’nda da vardı:
“Bununla birlikte, 20 Eylül 2010 tarihi itibarıyla 3.299 olan toplam hâkim ve savcı açığı hâlâ kayda değer bir seviyededir. Bölge adliye mahkemeleri hâlâ kurulmamıştır. İlgili kanun uyarınca, bu mahkemelerin Haziran 2007’de faaliyete geçmeleri gerekmekteydi.”
***
Yargı inkârı mümkün olmayan bir çöküntü yaşayınca, İlerleme Raporları da manşetlik habere dönüşüyor...
Dün Taraf Gazetesi “Ankara’nın ataleti işte bu” manşetini atmıştı...
Haberin ilk paragrafı şöyleydi:
“Beş yıl önceki yasayla kurulan Bölge İdare Mahkemeleri’nin dokuz ildeki binası hazır, fonları AB’den geldi ama hâkim atanmadı...
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 102. maddesinin yürürlüğe girmesinin ardından başlayan tahliye tartışmaları yargıdaki iş yükünü yeniden gündeme getirdi.
Ancak iş yükünün ortadan kalkması için hem Adalet Bakanlığı hem de Yargıtay tarafından çözüm olarak gösterilen İstinaf Mahkemeleri, beş yıldır atama yapılmadığı için faaliyete geçemedi.
İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Samsun, Adana, Konya, Bursa ve Erzurum’da inşa edilen bölge mahkemeleri, salonları, kantin, tüm kırtasiye malzemeleri ve hatta internet siteleri hazır olmasına karşın personel ataması yapılmadığı için çalışmaya başlamadılar.”
***
Üstelik...
Türkiye, hükümeti, muhalefeti, yüksek yargısı, sivil toplumu ve medyasıyla bu felakete aldırmazken, işin peşini gene AB bırakmadı...
Çünkü...
İstinaf Mahkemeleri’nin kurulması için Türkiye, Avrupa Birliği bütçesinden 21 milyon euro almıştı.
Bu durum, AB’nin geçen hafta Adalet Bakanlığı’na bir yazı göndererek, 21 milyon euro alınmasına rağmen İstinaf Mahkemeleri’nin niçin hayata geçirilmediği konusunda bilgi istemesine neden oldu...
Kopenhag Kriterleri söz konusu olunca toplum hizmetinde gerçek bir devlete...
Ankara Kriterleri söz konusu olunca da bugünkü gibi iç sömürgeci mantığın çöp tenekesine dönüşüyoruz...
***
Hükümet ilk üç yılındaki AB iradesini gösterse, durum bugünkü gibi mi olurdu?
Yargıtay AB reform sürecine ne kadar direnebilirdi? Neyse ki...
Yargının iflası ile Birinci Cumhuriyet’in hukuk devleti olmadığının ortaya çıkması yeminli muhalifleri de dâhil herkesin “AB standartlarını” hatırlamasına vesile oldu...
Hadi bakalım şimdi hep beraberce tekrarlayın...
Neymiş?
Kopenhag Kriterleri ülkeyi abad ederken, Ankara Kriterleri berbat ediyor...

Hiç yorum yok: