Bu konuyu arada sırada yeniden yazmak zorunda kalıyorum.
Çünkü bazı gazeteciler, bazı aydınlar, maalesef bazı hukukçular, hatta bazı idare hukukçuları bile vali kavramının ne olduğunu bir türlü öğrenmek istemiyorlar.
Ve ısrarla valinin devleti temsil ettiği gibi fahiş bir teknik yanlışı ve mantık saçmalığını tekrarlıyorlar.
Valiler bal gibi ve sadece hükümeti temsil ederler.
Ve bu nitelikleri dolayısıyla da başbakandan, bakanlardan emir almaları kadar doğal ve normal bir şey yoktur.
Valilerin devleti temsil ettikleri zırvasını bu arkadaşlara kim öğretti bilemiyorum ama bu durum, aynı, bir delinin kuyuya attığı taşı bin akıllının çıkaramaması gibi bir şey.
Valilerin kimi, neyi temsil ettikleri meselesi Ankara’daki tam teçhizatlı, buram buram militarizm kokan bir yürüyüşe izin verilmemesi ile yeniden gündeme geldi.
Doğrudur, bizim ülkemizde böyle bir durum, askere, gelenekselleşmiş bir militarizm yürüyüşüne izin vermeme Başbakan’ın bilgisi olmaksızın mümkün değildir.
Detaylarını bilemiyorum, muhtemelen Başbakan, Ankara valisine emir vermiştir ve bu çok olumlu sonuç ortaya çıkmıştır.
Cumhuriyet’in yüzüncü senesine yaklaşırken, AB ile katılım müzakereleri yapan, Anayasasının değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeleri arasında Cumhuriyetin temel nitelikleri olarak demokrasi ve hukuk devletinin olduğu bir ülkenin başkentinde, ana arterlerde, tam teçhizatlı askerlerin sloganlar atarak rap rap yürümelerini savunmak doğrusu hem komik, hem korkunç.
Ama biz yine gelelim vali kimi temsil eder meselesine.
İdare hukukunun temel idari ayırımlarını kamu hizmeti üretiminin mantığını anlamadan belirlemek imkansızdır.
Devlet dediğimiz soyut mekanizma aslında kamu hizmeti üreten aparat demektir.
Ve, en kabaca, iki türlü kamu hizmeti vardır: Merkez (Ankara) seçilmişleri tarafından üretilmesine karar verilen ulusal kamu hizmeti ve yerel seçilmişlerin ürettikleri yerel kamu hizmetleri.
Ankara’nın ürettiği ulusal kamu hizmetlerinin, mesela eğitimin, sağlığın illerde hem üretilmesi hem dağıtılmasından sorumlu il eğitim, sağlık müdürleri vardır.
Bu arada, geçerken, eğitim ve sağlık kamu hizmetlerini örnek verirken, bu kamu hizmetlerinin doğası gereği merkezden üretilmesinin ve yönlendirilmesinin şart olduğunu asla söylemiyorum; önümüzdeki senelerde bu iki kamu hizmeti büyük ihtimalle yerel hizmete dönüşecek ama bugün durum bu ve ben de sadece örnek olarak veriyorum.
Ankara’da tüm bakanlıkları Başbakan’ın koordine etmesi gibi, illerde de bu bakanlıkların temsilcilerini, yani il müdürlerini vali koordine eder.
Ve bu görevi nedeniyle de hükümetin, başbakanın, bakanların doğrudan emrinde bir memurdur; vali hükümeti temsil etmeyecek de neyi temsil edecektir?
Valinin devleti temsil ettiği söylencesi çok saçmadır, tanımsızdır; bu söylem muhtemelen Osmanlı’dan gelen bir şartlanmadır zira Osmanlı’da Mısır valisinin devleti temsil etmesi, bugün Ankara valisinin devleti temsil ettiğini iddia etmekten daha anlamlıdır.
1949 tarihli İller İdaresi Kanunu’nda valinin devleti ve hükümeti temsil ettiğinin yazılmış olması yaklaşan (1950) demokrasi karşısında birilerinin vesayet rejimi arayışından başka şey değildir.
İnsanların saçma yanlışları nesilden nesile aktardıkları bizden başka kaç ülke vardır bilemiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder