“İleri demokrasi” sloganıyla...
“Ucube” heykellerin yıkılması, hoşa gitmeyen TV dizilerinin baskı altına alınması, “içkisiz” bir Türkiye yaratılması istikametinde yol alıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkilerin Satışına ve Sunumuna İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” marifetiyle Türkiye’nin en büyük basketbol kulüplerinden “Efes Pilsen”in adının değiştirilmesi gündemdeyken...
Dün de Bursa’da 1957 yılından bu yana amatör spor branşlarında faaliyet gösteren Demirtaş Tütünspor’un başına aynısı geldi... “Tütün”ün sigarayı anımsattığı iddiasıyla valilik bu köklü kulübün adının değiştirilmesini istedi.
Dün Diyarbakır’daki gerginliği yok saymamız halinde bile “ileri demokrasi” yerine MHP ve SP oylarına yönelik seçim stratejisi Türkiye’yi gittikçe tatsızlaştıracağa benzer...
Ama ben bu tadı kaçmaya devam eden Türkiye tablosu nedeniyle Turgut Özal’ı anımsamadım...
Onu anımsamamın nedeni daha başka...
***
Bildiğiniz üzere Anayasa Mahkemesi Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun taslağı, Bakanlar Kurulu’nun imzalarıyla “tasarı” olarak TBMM’ye sunuldu.
Dün yüksek yargı ve CHP ile hükümet arasında bu tasarının polemiği vardı...
Ama...
Yasa tasarısının esas tartışılması gereken yanı maalesef dünkü polemiklerde yoktu...
***
Hâlbuki...
Bu tasarı, insan hakkı ihlaline maruz kalanların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yapmasını zorlaştırıyor...
Turgut Özal’ın hakları sürekli gasp edilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına “hak ve hukuk” arama konusundaki bu en etkili ve önemli armağanı neredeyse fiilen işe yaramaz hale gelecek...
***
Çünkü...
Bundan böyle kimse Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapmadan AİHM’e gidemeyecek.
AİHM’e başvuru yapılabilmesi için de diğer hukuk yollarının tamamen tüketilmesi gerecek.
Kısacası yasa tasarısı kanunlaşır ise AİHM’e başvurular, sürenin çok uzaması nedeniyle çıkmaz ayın son perşembesine kalacak...
***
Ayrıca...
Tasarının daha da vahim bir yanı var...
Türk yargı sistemi, evrensel hukuk uygulamaları karşısında en çok sınıfta kalan yargı.
AİHM ise Türk hukuk sisteminin tüm zaaflarını ortaya koyan bir ayna idi...
Şimdi o boy aynası, AİHM’e başvuru imkânını çok zorlaştırıp, süreyi de iyice uzatarak işe yaramaz hale getirilebilecek.
***
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, yasa tasarısını düzenlerken bana “isteyenlerin Yargıtay aşamasından sonra, Anayasa Mahkemesi’ne başvurmadan” doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmesinin sağlanabileceğini söylemişti, şimdi bunu unutmuş gözüküyor...
Dilerim bu yasa tasarısını yeryüzü adaletine daha hızlı erişmemizi engellemek üzerine hazırlayanlar, bir gün bizzat bu kendi düzenlemelerinin mağduru olmazlar...
***
1987 yılında Turgut Özal’ın Türkiye’ye armağan ettiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı, bir süre belirlemek ya da Yargıtay aşaması ertesinde AİHM’e doğrudan başvurmak gibi makul bir düzenleme yapılmaz ise hem zamanın çok uzaması, hem de uluslararası hukuksal gelişimi göz ardı eden uygulamaların mutlak hale gelmesi tehlikesi nedeniyle yok olacak...
Eğer 2011 yılı başında ülkenin geldiği noktayı izliyor, hele hele AİHM’e bireysel başvurunun zora gireceği yasa tasarısına da kulak kabartıyor ise Turgut Bey’in ruhu huzursuzdur...
Handyside düzeyinde bir demokrasi beklerken, gittikçe ivme kazanacağa benzeyen son günlerdeki umutsuzluk yaratan tabloyla karşılaşan bizler gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder