Tokyo’da uyandım. İstanbul ile Tokyo arasında yedi saat fark var. Orada gece yarısı iki iken, burada sabah saat dokuz. Sabah kahvaltısının sohbet menüsü ise ne Obama’nın durumu...
...ne ani bir refleksle ileri fırlayan enflasyon oranı... Varsa yoksa CHP’nin bölünmesi...
Sorular hep aynı: Ne olur, ne biter, kim kazanır? Hong-Kong’dan Çin’in özel sektör faaliyetlerinin en güçlü olduğu Zhejiang eyaletine, oradan da Tokyo’ya geçtik.
Neden Pekin değil de Zhejang eyaleti?
Çünkü Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, ihracat stratejisinde önemli bir değişiklik yaparak, dış satımı “eyalet düzeyinde” artırma çabası içine girmiş.
“Sanayi Sonrası Dönem” realitesi kendini her yerde hissettiriyor; bölgeler, eyaletler ister istemez öne çıkıyor. Dış Ticaret Müsteşarlığı’nda “yeni strateji” kapsamında ülke masaları oluşturulmuş... “İhracat Odaklı Üretim Stratejisi Değerlendirme Kurulu” kurulmuş... Sektörel bazda planlama çabası içine girilmiş...
***
Bir türlü iktidara gelemeyen ama “parti içi iktidar” kavgalarından da kurtulamayan CHP’nin...
Hatta tüm siyasetin...
Ve belki de tüm afra tafraya rağmen Türkiye’nin neden ve nasıl güdük kaldığını, Zafer Çağlayan’la yaptığımız sohbet sırasındaki rakamlardan görmek, hatta elle tutulur hale getirmek çok mümkün. Ülke masaları ile hangi ülkenin kimden, hangi malları aldıklarını tek tek araştırdıklarını belirten Çağlayan anlatıyor: “Bu bize ilginç sonuçlar verdi. Örneğin, 1 trilyon dolarlık ithalatı bulunan Çin 122 milyar dolarlık çip ithal ediyor.
122 milyar dolarlık çip ithalatının yüzde 70’ini Japonya, Hong Kong, Singapur, Malezya gibi çevre ülkelerden yapıyorlar.
Geri kalan bölümü ABD ve diğer ülkelerden.
Türkiye’ye bir tarihte çip üretmek için bir şirket gelmişti. O günün hükümeti gereken ihtimamı göstermediği için gidip Singapur’a yatırım yaptılar. Bugün o Singapur, Çin’e çip ihraç ediyor.”
Ama sadece Çin’in 122 milyar dolar harcadığı çip üretimi de Türkiye’de hiçbir girişimcinin gündeminde yok.
Siyasette de ana muhalefette de “Türkiye neden çip üretmiyor” sorusu makbul değil, daha ziyade “yönetim kime geçecek” sorusu revaçta...
***
Türkiye dünyanın en fazla hurda demir ithalatçısı... Onu da ithalat rakamlarından görmek mümkün... Bakan Çağlayan, ihracat stratejisi hazırlıkları sırasında, “Dış Ticaret Envanteri oluşturalım, en fazla ithalat yapılan beş sektörü çıkarın” demiş...
Bakmışlar ki en fazla ithalat yapan beş sektör demir çelik, otomotivi de kapsayan bir şekilde makine, kimya, tekstil ve tarım-gıda olarak sıralanmakta... Devamını Bakan Çağlayan’dan dinleyelim: “Baktık ki, demir çelikte dünyanın en fazla hurda ithalatçısıyız.
İnşaat demiri ihracatında birinciyiz ama hurda demirde de en fazla ithalatı biz yapıyoruz.
Ancak hurda demirin yüzde 75’ini alan ülke fiyatı kendisi mi belirler, başkası mı belirler?
Bizde fiyatı başkası belirliyor.
Sonra makine-otomotiv sektörünü inceledik.
Otomotivde net ihracatçıyız ama makinede 11 milyar dolar ihracat yapıyoruz. Bunun karşılığında makine ithalatı 24 milyar dolar. Şimdi hammadde diplomasisi uygulamaya başladık. Serbest Ticaret Anlaşmaları başta olmak üzere her şeyi tek tek izleyip, bu yarıştan kopmamalıyız.”
***
Tokyo’da sabah kahvaltısının tek gündem maddesi “CHP ne olacak”?
Zafer Çağlayan birazdan gene koşturmaya başlayacak... Ben ise yazının başına döneceğim...
Kimse neden biz dünyanın en fazla “hurda demir ithalatçısı” iken, Çin 122 milyar dolarlık çip ithal ediyor diye sormayacak...
Bunu sormayınca, “Türkiye neden çip üretmiyor” sorusuna da yer kalmayacak...
Üretim böylesine güdük kalınca da, “yönetme iştahı” kabardıkça kabaracak... O zaman da gelsin siyaset, gitsin siyaset...
Türkiye’nin dış ticaret kalemleri içinde “hurda demirin” şampiyonluğunu “çip” alıncaya kadar da durum değişmez... “CHP için ne düşünüyorsunuz” ya da “ne olacak bu CHP?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder