15 Kasım 2010 Pazartesi

Yükseköğretim pahalanıyor, pahalanacak -Eser KARAKAŞ

Yükseköğretimin finansmanı ülkemizde gerçek boyutlarıyla pek konuşulmayan bir konu.

Önümüzdeki senelerde bu konuyu çok daha etraflıca konuşmaya, daha detaylı ve hakkaniyete uygun çözümler üretmeye ülke olarak hazırlıklı olmak zorundayız.

Yazının başlığında da belirttiğim gibi önümüzdeki senelerde yükseköğretim çok daha maliyetli bir sektör haline gelecek.

Bugünkü yazıda meselenin sadece maliyet boyutuna gireceğim; maliyetin finansmanı yani yükseköğretimin finasmanı konusunu başka yazılara sarkıtmak zorudayım ama yükseköğretimin finasmanı meselesinde hem etkinlik hem de toplumsal kabuledilebilirlik konularının beraber ele alınması ve çözümün bu birliktelik üzerinden sağlanması şart gibi.

Yükseköğretimin maliyeti bütün dünyada yükseliyor, daha da yükselecek.

Türkiye’de de durum bu ve hatta bizde mesele orta vadede daha da akut hale gelecek.

Konu üstelik üniversitenin statüsünün, hadi tam tabiri kullanalım, mülkiyeti meselesinden de bağımsız bir konu zira devlet, vakıf ya da pek yakında özel statü bu maliyet artışını ortaklaşa yaşayacaklar.

Ülkemiz Türkiye’de 18-24 yaş kuşağının üniversiteleşme oranı AB ülkelerinin ve ABD’nin çok gerisinde.

AB ülkelerinde ve ABD’de söz konusu oran yüzde elli dolayında, Türkiye de kısa/orta vadede bu oranı yakalamak zorunda.

Daha da önemlisi toplumun genelinde söz konusu oranda çok çok daha gerilerdeyiz.

Türkiye’de kısa/orta vadede çok daha fazla gencimizi üniversiteli yapacağız, çok daha fazla devlet, vakıf, özel (pek yakında) üniversite açacağız, bu kaçınılmaz.

Bu gelişmenin doğal sonucu olarak da bütçe ve bütçe dışı kaynaklardan yükseköğretime çok dafa fazla harcama yapacağız.

Bu meselenin sadece bir bölümü ve daha basit bir bölümü.

Üniversitenin yapısı değişiyor, değişecek ve esas bu değişim ünversiteyi çok daha maliyetli hale getirecek.

Nüfusumuzun yüzde ellisini üniversteli yapacak isek lisans eğitiminin yapısı değişmek zorunda, ilk dört sene ağırlıklı, çok ağırlıklı olarak genel eğitim ağırlıklı olacak, meslek derslerinin oranı düşecek, hukuk ve tıp eğitimleri lisans sonrasına kayacak.

Bu değişim tek başına düşünüldüğünde maliyetleri azaltıcı bir süreç ama yanında başka şeyler de geliyor.

Kimse şaşırmasın, kısa/orta vadede üniversite-sanayi işbirliği kavramı sona yaklaşacak, meslek okulları kapanacak zira sanayinin (ekonominin) talebini en iyi sanayi (ekonomi) biliyor ve sanayi sektörü ödediği vergilerle bu konuları üniversitelere çözdürmek yerine kendi bünyesine alacak, daha az maliyetle daha uygun, taleple bire bir örtüşen meslek formasyonu verecek.

Üniversitelere ise, lisansüstü aşamalarda (master, doktora) temel bilimlerde araştırma fonksiyonu düşecek.

Ve esas yüklü fatura da buradan çıkacak; dünyanın en pahalı işi de temel bilimlerde araştırma yapmak.

Lisans (ilk üç ya da dört yıl) aşamasının meslek verme yerine genel eğitime dönüşmesi, üniversitelerin lisansüstü aşamalarda ağırlıklı olarak temel bilimlerde araştırma yapan kurumlara dönüşmesi, temel bilim ve temel araştırma çıktılarının sanayi ile ilişkisi yükseköğretimin finansman paradigmasını kökten değiştirmeye aday konular.

Bu konuları tartışacağız

Hiç yorum yok: