İlginç bir dönemde yaşıyoruz.
Fransız devriminden çok önce başlayan toplumsal, ekonomik, siyasal bir süreç 1789’da Fransa’da yeni bir toplum modeline dönüştü.
Bu yeni ama tarihsel olduğuna da hiç kuşku olmayan model yirminci asrın son onyıllarına dek egemenliğini sürdürdü.
Teknolojide ve özellikle de iletişim teknolojilerinde yaşanan büyük görece bağımsız devrim son üç yüzyıla damgasını vuran modelin sonunu da işaret etti.
Bu toplumsal modele isterseniz modern zamanlar deyin, ister ulus devlet formasyonu deyin sonuç değişmiyor.
Toplum, devlet ve bunların gereksinimleri büyük bir hızla değişti.
ANCAK, eğitim-öğretim sistemi bu değişime uyumda çok başarılı olamadı.
Üniversiteler ve üniversitelerin finansman biçimi de öyle.
Bendeniz, özellikle üniversitelerin finansman biçimine ilişkin, üç temel dönemleme tanımlamak istiyorum.
Birinci dönem, üniversitelerin klasik hatta oluşum dönemi.
Bu dönemde üniversiteler skolastik denilebilecek bir öğretim çizgisi izliyorlar.
Burada skolastik terimini asla olumsuz anlamda kullanmıyorum, tam tersine klasik öğretim anlamına kullanıldığı ölçüde de olumluyorum.
Bu skolastik klasik öğretim özel kaynaklarla finanse ediliyor ama zaten sürecin çıktıları da çok fazla toplumsallaşmadığı için finansman yöntemi-öğretim sürecinin çıktıları arasında bir çelişki yok.
Orta Çağ ve bu çağı izleyen dönemden bahsediyorum.
İkinci dönem yükseköğretim çıktılarının daha çok toplumsallaştığı, sınai üretime yoğun olarak uygulandığı bir dönem.
Bu dönemde ise kamusal finansman ağır basmaya başlıyor.
Bu birliktelikte de büyük sorun yok, üniversite öğretiminin çıktılarının faydaları ile bu süreci finanse edenlerin çakıştığı bir dönem söz konusu.
Üniversiteler bilgi ve beşeri sermaye üretiyorlar, sınai yapı ise bu üniversiter üretimi vergi vererek dışarıdan finanse ediyor, beşeri sermaye üretimini firma içine almıyor.
Yirminci yüzyıla dahi damgasını vuran bir dönemden bahsediyorum.
Yirminci asırda ise yükseköğretimin çıktılarının faydaları yavaş yavaş kamusal olmaktan çıkıp bireye dönmeye başlıyor.
Bu üçüncü süreçte yükseköğretimin finasmanını ağırlıklı olarak kullanıcılara kaydıran sistemler daha başarılı olurken, kamusal finasmanda ısrarlı olanlar hem başarısız oluyorlar, hem de büyük ölçüde hakkaniyet dışı çözümler üretiyorlar.
Bu süreçte beşeri sermaye ihtiyacını ödediği vergiler karşısında üniversitelerden karşılayan sınai kompleks gereksinim duyduğu insan tipolojisi ile üniversitelerin ürettiği beşeri sermaye arasında yaşanan uyumsuzluğu gözlemliyor.
Ve üniversitelere daha az vergisel kaynak aktararak, üniversitelere uygulamalı dallar için daha az bağışta bulunarak ihtiyaç duyduğu işgücü tipini bizzat kendisi, firma içinde üretme kararı alıyor.
Benim kişisel gözlemim ve analizim yirmi birinci yüzyılda bu son gelişmenin çok önemli dönüşümlere neden olacağı doğrultusunda.
Hem üniversite hem de finasman biçimi büyük ölçüde etkilenecekler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder