Türkiye halkının “değişim” arzusu referandumda yüzde 58’lik bir oranla tavan yaparken, siyasal beceriksizlik Türkiye’yi “türban”a kilitledi.
Çankaya’da referandum rüzgârıyla alınan tek resepsiyonlu kutlama, askeriye ve ana muhalefet tarafından boykot edildi.
Gün içindeki kutlamalar sırasında da siyaset kurumunun muazzam bir soğukluk ve küslük içinde olduğu görüldü.
Keşke siyaset “türban” üzerinden tekmeleşmek yerine, tüm mağdurların mağduriyetine sahip çıkacak şekilde ilkeli, sistemli ve bir bütün olarak Birinci Cumhuriyet’i demokratikleştirecek ve zamanın ruhuna uygun hale getirecek çabayı gösterse...
Hayat bunu zorlasa ve Türkiye halkı buna sahip çıksa da, siyasette çağın ve toplumun bu talebinin karşılığı olan bir adres maalesef hala yok.
***
Ankara, paramparça olmuş bir görüntüde Birinci Cumhuriyet’in 87. yıl dönümünü kutlamaya çalışırken; dünkü gazete haberleri, “ulus-devlet” ve “ulusal egemenliklerin” nasıl dünde kaldığını, bizimse nasıl “vizyonsuz” ve “dünya algısından” uzak yaşamaya devam ettiğimizi de ispatlıyordu...
Avrupa Birliği devlet ve hükümet başkanları, mali disiplini tartışmak için Brüksel’de toplanırken, çift haneli bütçe açıklarına karşı alınacak önlemler de tartışmaya açıldı.
Bu önlemlerden birisi de ülke bütçelerinin onaylanmadan önce AB kurumları tarafından denetlenmesi.
Zirve öncesinde, Alman-Fransız ekseninin, AB’nin yıllarca süren çetrefilli müzakerelerle kabul ettiği yeni anayasası olan Lizbon Anlaşması’nda “ülke bütçelerinin” onaylanmadan önce denetlenmesine yönelik değişiklik istemesi, hayatın nereye doğru aktığını da gösteriyor...
AB gibi ulus-üstü örgütlenmeler, “ulusal egemenlik” kavramını da “ulus-devlet” anlayışını da bitiriyor...
***
“Dönüm noktası” olarak nitelendirilen AB Zirvesi süreci dünya basınının Mayıs ayından beri adım adım izlediği bir süreç.
Örneğin, Le Monde Gazetesi beş ay önce, 15 Mayıs günü, “Avrupa Birliği, üye devlet bütçeleri üzerinde söz sahibi olmak istiyor” diye manşet atmıştı.
Çünkü AB Komisyonu, her üye ülkenin bütçesinin ulusal meclislerde müzakeresinden evvel Avrupa seviyesinde değerlendirilmesi ve bu değerlendirmenin ulusal parlamentolarda dikkate alınmasını öneriyordu.
Komisyon Başkanı José Manuel Barroso, “ekonomik birlik olmadan, parasal birlik olamaz; eğer devletler ekonomik birlik istemiyorlarsa, parasal birliği unutmaları gerekir” vurgulamasını yapmıştı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel bu girişim için, “doğru istikamette atılmış bir adım” beyanında bulunduktan sonra, “bu otomatik olarak ulusal meclis haklarının herhangi bir şekilde ezilmesi anlamına gelmez” diyerek ölçülü bir destek çabası içine girmişti.
***
Komisyon’un AB Zirvesi’ne taşınan önerisi gürültü patırtı çıkartsa da...
Belli ki “ulusal egemenlik”in en son kalesi olan ulusal bütçe de böylece tarihe karışmak üzere...
Üye ülkelerde günlük yaşamı zaten AB direktifleri düzenliyordu, şimdi sıra daha ötesine, gerçek bir birliğe doğru daha radikal adım atmaya geldi.
Hep söylenir zaten... Kriz, “yeni”nin
sinyalidir...
***
Ankara, “türban” çerçevesinde kamplaşarak, Türkiye’nin değişim taleplerini sığlaştırsa da...
Sanayi sonrası çağ güçlenerek yoluna devam ediyor.
“Ulusal bütçe”lerin etkisi azalıyor...
Ulus-devlet bitmekte...
Yeni çağın ayak sesleri duyuluyor.
***
Benim sözüm gençlere ve gençleşmek isteyen “Yeni Türkiye”ye:
Büyük, yeni ve muhteşem bu resme iyi bakın; değişim, anlamayanı perişan eder çünkü...
Bence...
Cumhuriyet Bayramı etrafındaki yersiz, anlamsız, sığ kamplaşma ve dedikoduları değil, AB Zirvesinin gündemine kilitlenin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder