Bir araba alırken neye bakarsanız? Herhalde kalite/fiyat oranının yüksekliğine bakarsanız.
Diyelim, hali ve vakti yerinde birisiniz ve bir Mercedes alacaksınız.
Mercedes tercihinizde alacağınız arabanın kalitesi rol oynar.
Mercedes satın alırken Mercedes fabrikasının müdürü kimdir, bu müdür nasıl tayin olmuş, işçiler kimdir, ustabaşıları kimdir gibi sorular soran var mıdır?
Belki fabrika müdürünün kim olduğu üretilen Mercedes’in kalitesine yansır ama önemli olan müdürün tayini değil, üretilen arabanın kalitesidir.
Ve maalesef bizim ülkemizde yargı meselesi yanlış tartışılmakta, yargının ürettiği kararların düzeyi değil, bu kararları veren yargıçların nasıl atandığı daha çok tartışılmaktadır.
Aynen, Mercedes arabanın kalitesinin değil de müdürün kim olduğunun tartışılması gibi.
Doğrudur, 12 Eylül referandumu ile gerçekleşen anayasa değişiklikleri ülkemizin yargı erkinin yeniden yapılandırılmasıyla sonuçlanacaktır.
12 Eylül 2010 sonrası artık yeni bir yargı yapısıyla karşı karşıya kalacağız.
HSYK seçimleri de muhtemelen ilk adım olmuştur.
Başka bir ifadeyle yargı fabrikasında müdürler, ustabaşılar, işçiler, atanma usulleri dahil olmak üzere, büyük ölçüde değişecektir.
Yargı fabrikasının eski müdürleri, eski ustabaşıları, eski işçiler muhtemelen tarih olacaklardır.
Tartışılması gereken eski müdür mü daha iyi, yeni müdür mü sorusu değildir.
Esas tartışılması gereken eski müdürün üretimi mi, yeni müdürünki mi sorusudur.
Daha yeni müdürün üretimini görmedik, görmemiz ise epey bir süre istiyor.
Ancak, çok iyi bildiğimiz eski müdür ve çalışanların üretiminin kalitesi.
Eski yargının üretimini yani kararlarını, bu kararların düzeyini çok çok iyi biliyoruz.
Eski yüksek yargının AİHM’e giden kararlarının yaklaşık yüzde doksan beşi AİHM tarafından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı bulunmuş, yani eski yargının üretimi uluslararası sınavdan fena halde çakmış.
Yüksek yargı (eski) kararlarının AİHM sınavı sonucu bizim futbol takımlarının eskiden her Avrupa’ya çıkışlarında sekiz yemeleri gibi bir şey.
Futbolumuz adam oldu ama yargımız olamadı maalesef.
Eski yargı kararlarında hukuku değil ne idüğü belirsiz bir ideolojiyi referans aldı ve berbat kararlar üretti.
Sorun sadece bir ideoloji meselesi de değildi.
Eski yargı sadece kurucu ideolojiyle sınırlı olmakla da kalmadı, başka vahim hatalar da yaptı, mesela fahişelere tecavüzde indirim öngören kararlar bile alabildi.
Eski yargı kararları, eski müdürler, eski ustabaşıları, eski işçiler toptan çok kötü bir sınav verdiler.
Anayasa Mahkemesi’nin türban kararı da bunların en tipik örneği.
Şimdi yeni müdürler, yeni çalışanlar var (olacak).
Daha bunların üretimlerini (yargı kararlarını) görmedik.
Yeniler de kararlarında evrensel hukuku değil de başka kerterizleri tercih ederlerse ilk eleştiren ben olacağım.
Ama henüz ortada bir üretim yok.
Müdürün nasıl seçildiği ise çok ama çok tali bir mesele.
Bakalım yeni fabrikanın kararları AİHM’e gittiğinde ne sonuçlar çıkacak, önemli olan bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder