15 Kasım 2010 Pazartesi

Sayın Şahin, askerlik türban ve CHP - Eser KARAKAŞ

Bugün daha önce denemediğim bir stil deneyeceğim ve farkı konuları alt alta yazmaya gayret edeceğim.

Doğal olarak kendi yorumlarımı da katarak.

Bu konular son bir haftanın konuları ve bilemiyorum arka arkaya okuduğunuzda ne hissedeceksiniz, mutlu olabilecek misiniz?

Aklımda dört konu ve bu konulara yönelik küçük yorumlarım var.

Birincisi; TBMM Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin’in, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın yapmış olduğu o komik ama anlamsız konuşma üzerine gösterdiği tepkiye ilişkin.

TBMM Başkanı Sayın Şahin kanımca baştan sona kadar haklı; 18 yaşındaki bir genç kızın üniversitede derslere, kimliği belirgin olduğu sürece, başını şöyle ya da böyle örterek girmesinin laik devlet yapılanmasıyla ne ilişkisi var, anlamak gerçekten olanaksız.

Arada GERÇEKTEN bir bağ kuranların bir psikiyatra danışmalarında fayda olabilir.

Sayın Şahin, Yargıtay Başsavcısından konuşmasını geri çekmesini ve özür dilemesini istiyor; buraya kadar bir sorun yok.

ANCAK, 27 Nisan o çirkin MUHTIRASI da bir devlet kuruluşunun, Genelkurmay’ın www.tsk.tr sitesinde çöreklenmiş yatıyor; Van ilimizin Özalp ilçesinde Mustafa Muğlalı kışlasının adının da bir türlü değiştirilememesi gibi.

27 Nisan muhtırası o sitede, Muğlalı adı o kışlada kaldığı sürece, hukuk devletine aykırı tek belgenin o gariban Başsavcının konuşması olduğunu söylemek de Başsavcıya biraz fazla paye vermek olmuyor mu?

İkincisi; tek tip askerlik tartışması.

Zorunlu askerlik kaldığı sürece, askerlik yapanların eğitim düzeylerine göre ne kadar askerlik yaptığı, tümüyle önemsiz değil ama tali bir konu.

Türkiye artık hemen, ama hemen zorunlu askerlik kavramını masaya yatırmalı; Dünyanın en iyi ordusu olduğu söylenen ingiliz ordusunun toplam mevcudu, subaylar dahil olmak üzere, toplam 215 bin kişi.

Bu mukayeseyi iyi yapıp TSK için çağın gereklerine uygun bir personel planlamasının zamanı geldi de geçiyor; 21. Yüzyılda ordu-millet kandırmacalarını kimse yutmaz, zaten nedense bu ordu-millet eştenliği bülük kentlerde ve üniversite mezunlarında pek oluşmuyor.

Üçüncüsü; üniversitelerde türban yasağının türban kullanımının referansının din olmasına dayandırılmak istenmesi.

Sanki bu devletin anayasasının 136. Maddesine göre yüz küsur bin imam ve müezzin devlet memuru olarak vergi gelirlerinden maaş almıyormuş, Diyanet’in il başkanlarına il müftüsü (fetva veren) denmiyormuş, bir devlet memuru olan Diyanet İşleri Başkanı televizyonlarda şeyh-ül islam geleneğini temsil eden beyaz elbisesiyle yorumlar yapmıyormuş gibi.

Tüm bu konuları görmezden gelerek sadece türbanın din referanslı oluşunu anayasaya ve laik devlete aykırı görmek kemalistlerin büyük bir buluşu.

Dördüncü ve son konu; CHP’nin ilk genel seçimlerde yüzde on barajının nasıl altında kalacağı konusu.

Ahmet Hakan’ın CNN’de yaptığı programda CHP’nin İzmir milletvekili Sayın Canan Arıtman’ı izledim. AK Parti bir yolunu bulup her gece Sayın Canan Arıtman’ı ekranlara çıkartsın, CHP’nin ciddi bir baraj sorunu olacağını düşünüyorum.

Zaten Sayın Canan Arıtman olmazsa Sayın Yalçınkaya (Başsavcı) var.

Keşke 2010 senesinin sonuna bu sorunları tümüyle aşarak gelebilse idik

Hiç yorum yok: