15 Kasım 2010 Pazartesi

Mehmet ALTAN / İlerleyelim Beyler’

 mehmetaltan@stargazete.com


Bugün G-20 Toplantısı için Güney Kore’ye gidecek olan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile “Küresel Ekonomi ve Türkiye” üst başlığı altında üç saate yakın yemekli bir çalışma toplantısı yaptık.



Toplantıdan ayrıldığımda da AB İlerleme Raporu açıklandı…

Ali Babacan ile yaptığımız geniş kapsamlı ufuk turu ile Türkiye’nin boy fotoğrafını çekip önümüze koyan İlerleme Raporu’nu, Mustafa Kemal Atatürk’ün 72.ölüm yıldönümü bağlamında nasıl meç edebileceğimizi düşünüyordum…



***



Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden bu yana 72 yıl gibi epeyce uzun bir süre geçtiği halde, Türkiye, tek parti döneminin egemen ideolojisi olan ve en çok ordu yönetimi tarafından benimsenen “Kemalizm” ile çoğulculuğu temel alan “demokrasi” arasındaki farkları kalın kalın çizgilerle birbirinden ayırmış görünmüyor.

Bu çok farklı kavramların birbirinden ayrılmamasından medet umanlar olmasına rağmen demokrasi ile Kemalizm’i “aynı şeylermiş gibi göstermek” bizi düzlüğe çıkarmıyor, daha derin bir bunalıma itiyor…

Darbeler, Ergenekonculuk hep “Kemalizm” üst başlığı altında icra edilmiyor mu?

Belki de tam da bu nedenle dün açıklanan AB İlerleme Raporu’nun “demokrasi ve hukukun üstünlüğü” bölümünde, “genel olarak, suç yapılanması olduğu iddia edilen Ergenekon’a yönelik soruşturma ve muhtelif diğer darbe planlarına yönelik tahkikatlar Türkiye’de demokratik kurumların uygun işleyişine ve hukukun üstünlüğüne güveni artırmak için fırsat oluşturmayı sürdürüyor” denmesi çok anlamlı idi…

Ergenekoncular Kemalizm’i paravan olarak kullanırken, AB bunu yapan çetelerin kararlılıkla üzerine gidilmesini demokrasi ve hukukun üstünlüğü açısından elzem görmekte…



***



Dünya ekonomisinde yeni bir krizi ihtimal dışında görmeyen Ali Babacan, son zamanlarda “yapısal reform” kavramına çok daha fazla gönderme yapıyor.

Ticaret Yasa Tasarısı, Borçlar Yasa Tasarısı, İş Gücü Piyasası Yasa Tasarısı, Gelir Vergisi Yasa Tasarısı…

Bunların hepsi uyuyor…

Babacan her ne kadar muhalefeti ve Meclis İç Tüzüğü’nü suçlasa da siyasal iktidarın “yapısal reform” için yanıp tutuştuğunu söylemek çok zor…

Zaten “İlerleme 2010 Raporu” da Türkiye’de Eylül ayında gerçekleştirilen referandumun doğru yolda atılan bir adım olduğunu, ancak temel haklar ve insan hakları konusunda hala büyük eksikliklerin bulunduğunu ifade ediyor…

Ve Türk toplumundaki demokratik sürecin ciddi ve inandırıcı bir şekilde hızlandırılması gerektiğini vurguluyor…



***



Hatırlayacağınız üzere,1997 AB Lüksemburg Zirvesi’nde alınan bir karar uyarınca, Avrupa Komisyonu, 1998 yılından beri aday ülkelerin AB üyeliği perspektifinde kaydettiği gelişmeleri bu İlerleme Raporları’nda değerlendiriyor.

Dünkü 2010 raporu, AB Komisyonu’nun Türkiye hakkındaki tam on üçüncü raporu.

1998 yılındaki diğer aday ülkelerin hepsi AB üyesi oldu, hatta yeni adaylar ortaya çıktı; biz halen hakkında en çok İlerleme Raporu düzenlenen aday ülke olma rekorunu elimizde tutuyoruz.

AK Parti, iktidarının ilk üç yılındaki samimi gayreti sürdürmeye devam etse bugün muhtemelen tam üyeydik…

Ama biz reform yapmak yerine, AB ile siyasal polemiğe girmeyi daha çok yeğledik…



***



Dünkü toplantıda Ali Babacan çok dikkatimi çeken bir şey söyledi, Dünya Bankası epeydir ülkelerdeki “yapısal reformları” izliyormuş…

Küresel Kriz ertesinde dünyada “yapısal reformlar” hızlanırken, Türkiye’de yavaşlama eğilimindeymiş…



***



Mustafa Kemal Atatürk’ün 72. ölüm yıldönümünde, AB standartlarından epeyce uzakta seyreden ve gittikçe artan bir ölçüde yapısal reform ihtiyacı içinde bir ülkeyiz…

Hakkında en çok İlerleme Raporu hazırlanan ve hala AB Tam üyesi olamamış bir ülke…

Siyasal propaganda perdelemeye uğraşsa da Türkiye’nin esas iskeleti “İlerleme Raporu”nda görünüyor…

Bir türlü yeterince “ilerleyemeyen” bir ülkeyiz…



***



İnsanın avaz avaza bağırası geliyor:

“İlerleyelim beyler”…..

Hiç yorum yok: